Cassiopeia A: Bilinen En Genç Süpernova

Webb'in güçlü kızılötesi gözü, yaklaşık 340 yıl önce patlayan dev bir yıldızın kalıntısı olan Cassiopeia A'nın daha önce hiç görülmemiş ayrıntılarını yakaladı. Bu süpernova bizden 11.000 ışık yılı uzaklıkta olmasına rağmen çıplak gözle görülmüş olabilir. Görüntünün turuncuyla gösterilen dış katmanları patlamış yıldızdan atılan maddenin çevredeki gaz ve toza çarptığı yeri işaret ediyor. Bu dış kabuğun... Okumaya Devam et →

Taffy Galaksileri: Bir ‘kozmik kelebek’

Bu görselde Dünya’dan 180 milyon ışık yılı uzaklıktaki UGC 12914 ve UGC 12915 galaksilerinin birbirleriyle çarpışmasını görüyorsunuz. Bu çarpışmada durum, aralarında boyut farkı olan galaksilerin birbirinin içine sızmasından biraz farklı çünkü UGC 12914 ile UGC 12915 arasında kafa kafaya bir çarpışma yaşanıyor. Bu demek oluyor ki bahsi geçen galaksiler gaz halindeki bileşenleri ve galaktik diskleriyle... Okumaya Devam et →

Altın Zengini Yıldızlar

Notre Dame Üniversitesi ve Tohaku Üniversitesindeki araştırmacılar altın bakımından zengin yıldızların doğum yerlerini ortaya çıkardı. Araştırmacılar, bu yıldızların çoğunluğunun Samanyolu Galaksisi’nin büyümesini sağlayan ata galaksilerde 10 milyar yıl önce oluştuklarını keşfetti. Ekip bu sonuca varabilmek için Samanyolu Galaksisi’nin evrenin başlangıcından günümüze kadar olan oluşum sürecini simüle etti. Şimdiye kadar elde edilen en yüksek doğruluğa sahip... Okumaya Devam et →

NGC 1999

Hubble Uzay Teleskobu'ndan alınan bu görüntü gezegenimizden yaklaşık olarak 1.350 ışık yılı uzaklıkta olan ve Dünya'ya en yakın büyük kütleli yıldız oluşum bölgesi olan Avcı Bulutsusu'nun yakınlarında bulunan bir yansıma bulutsusuna aittir. NGC 1999 olarak adlandırılan bu bulutsu yeni doğmuş olan bir yıldızın oluşumundan kalan kalıntılardır. NGC 1999 benzeri yansıma bulutsuları, içlerinde gömülü halde bulunan... Okumaya Devam et →

Norveç’teki Pembe Renkli Kuzey Işıkları!

Yakın bir tarihte gerçekleşen Güneş fırtınasının Dünya’nın manyetik alanını geçici olarak delmesiyle birlikte 3 Kasım gecesinde Norveç’te pembe renkli kuzey ışıkları görüldü. Oldukça nadir gerçekleşen bu olay iki dakika boyunca gözlemlenebildi.Kuzey ışıkları, Güneş rüzgarı adı verilen enerji yüklü parçacıkların Dünya’nın manyetosferinin etrafından geçmesiyle oluşur. Kutuplarda manyetik alanın daha zayıf olmasından dolayı bu parçacıklar atmosferde daha... Okumaya Devam et →

Gliese 436 b

Gliese 436 b, bilinen en yakın ötegezegenlerden biridir ve Dünya’dan yaklaşık 30 ışık yılı uzaklıktadır. Bu ötegezegen yaklaşık Neptün büyüklüğünde olup ve kendi yıldızı Gliese 436’dan sadece 4 milyon kilometre uzaklıktadır. Bu ötegezegenin bileşiminin tam olarak ne olduğu bilinmemekle birlikte büyük miktarda suyla çevrili çoğunlukla hidrojenden oluşan bir atmosfere sahip olduğu ve Dünya'dakine benzer bir... Okumaya Devam et →

Kahraman Galaksi Kümesi’nin Merkezinden Gelen Ses Dalgası

Bilim insanları, 2003 yılından beri Kahraman Galaksi Kümesi'nin merkezindeki karadelikten yayılan basınç dalgalarının galaksi kümesindeki sıcak havada dalgalanmalara neden olduğunu ve bu dalgaların insan kulağının duyamayacağı oktavlarda bir notaya karşılık geldiğini biliyorlar. Günümüzde yeni bir sonifikasyon yöntemi sayesinde veri sese çevrilerek karadelikten gelen sesleri daha fazla notaya dökmeyi sağlayacak. Yeni yöntem önceki sonifikasyon yöntemlerinden farklı... Okumaya Devam et →

Ross 508 b

Dünya’dan daha büyük ancak Neptün’den daha küçük olan ötegezegenler “süper Dünya” olarak adlandırılır. Dünya’dan 37 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir kırmızı cücenin yaşanabilir bölgesinin yakınında bir süper Dünya bulundu. Subaru Teleskobu'nun yeni bir enstrümanıyla yapılan ilk keşif yıldızına yakın olan gezegenlerdeki yaşamın olasılığını araştırmamızı sağlıyor. Güneş’ten daha küçük yıldızlar olan kırmızı cüceler, Samanyolu Galaksisi’ndeki yıldızların... Okumaya Devam et →

Yetim Gezegen

Herhangi bir yıldızın yörüngesine bağlı olmadan hareket edebilen gezegenlere "yetim gezegen" denir. İnce atmosfere sahip gezegenlerin yüzeylerinde su ve hatta yaşam barındırması mümkündür. Bir gezegen, kendi başına hareket ediyorsa bile sıvı hâldeki suyun yüzeyde bulunmasına olanak sağlayan ılıman iklime milyarlarca yıl boyunca sahip olabilir. Gezegenler, genç bir yıldızın etrafında oluşmaya başladığında hidrojen ve helyumdan oluşan... Okumaya Devam et →

James Webb Uzay Teleskobu

“Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım”  demişti 1969'da Neil Armstrong Ay’ın yüzeyine ayak bastığı saniyelerde. Bugün yıl 2022 ve bu sefer evren için küçük fakat Dünya için devasa bir teleskop, yıllar süren bekleyişin ardından 25 Aralık 2021 tarihinde Fransız Guyanası’nda Ariane 5 roketiyle birlikte gerçekten fırlatıldı. Peki bu yıllardır süren bekleyişin ardında neler... Okumaya Devam et →

Yörüngeler

Yörüngeler Hakkında Bildiklerimizin Tarihi Yörünge, uzayda bir nokta çevresinde periyodik olarak dönen bir cismin izlediği yol olarak tanımlanır.  Bu kavram çok eski zamanlardan beri insanların gökyüzünü gözlemlerken fark ettiği bir olguydu. Çünkü gökyüzüne bakıldığında görülebilen en belirgin iki cisim olan Güneş ve Ay gün içerisinde konum değiştiriyordu. Gökyüzündeki cisimlerin hareketlerini açıklamak için İlk Çağ’da Yunan... Okumaya Devam et →

Göğün Işıltılı Sakinleri: Yıldızlar

Antik çağlardan beri gökyüzünün ışıltılı sakinleri olan yıldızların uzaklarda nasıl gizler barındırdıkları merak konusu olmuştur. Uzun yıllar boyunca çıplak gözle yapılan gözlemler 17. yüzyıldan itibaren yerini teleskoplu gözlemlere bırakmış ve o zamandan bu yana gökyüzünde sadece birer ışıklı nokta gibi görünen yıldızlar hakkındaki bilgimiz katlanarak artmıştır. Gelin şimdi yıldızlar hakkında neler biliyoruz ve bu bilgileri... Okumaya Devam et →

Tozlardan Yıldızlara, Yıldızlardan Tozlara: Nebulalar

Yıldızlararası uzay, yıldızlara ya da gezegenlere kıyasla o kadar büyüktür ki binlerce hatta yüz binlerce ışık yılı boyunca uzanır. Yıldızlararası uzay, yıldızlararası ortam dediğimiz, bolca gaz ve toz içeren bir yapıya sahiptir ve bu toz ve gazlar, astronomik ölçekte büyük alanlara yayılmıştır. Eğer uzayın karanlık ortamlarında değillerse bu toz ve gazları bir silüet olarak, parlayan... Okumaya Devam et →

Astronomide Adlandırma III: Modern Adlandırma Sistemleri

Yazı dizimizin bir önceki bölümünde takımyıldızların ve onların bazı yıldızlarının adlandırmaları ve mitolojik hikayelerini incelemiştik. Bu yazımızda ise son olarak modern astronomide gökcisimlerinin nasıl adlandırıldığını inceleyeceğiz.  İlk çağlarda yalnızca Güneş, Ay ve bazı parlak yıldızlar gözlemlenebiliyorken teleskobun icadıyla birlikte pek çok yeni gökcismi keşfedilmiş ve bu gökcisimlerinin adlandırılması konusunda uzun yıllar boyu pek çok tartışma... Okumaya Devam et →

Astronomide Adlandırma II: Takımyıldızların Adlandırılması ve Mitolojisi

Yazı dizimizin ilk bölümünde Güneş sistemindeki gezegenler, cüce gezegenler ile onların uydularının adlandırmalarından ve bu isimlerin mitolojik hikayelerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise takımyıldızların adlandırılmasından bahsedecek ve bu isimlerin mitolojik hikayelerini inceleyeceğiz. İnsanlar, yıldızları gökyüzünde daha kolay bulabilmek amacıyla ilk çağlardan beri takımyıldız adı verilen gruplara ayırmıştır. Bu takımyıldızlara mitolojik hikaye ve karakterlere dayanan isimler vererek... Okumaya Devam et →

Astronomide Adlandırma I: Güneş Sisteminde Adlandırma ve Mitoloji

Günlük hayatımızda olduğu gibi astronomide de kullanılan birçok ismin kökeni mitolojik hikayelere dayanmaktadır. Özellikle Antik Çağ’daki adlandırmaların çoğu Yunan/Roma mitolojisine dayansa da bazılarında Sümer, Babil, Akad ve Mısır gibi uygarlıkların mitolojik hikayelerinin de izlerine rastlamak mümkündür. Bu yazımızda Güneş sistemindeki gök cisimlerinin Antik Çağ’dan beri kullanılagelen ve sonradan verilen adlarının mitolojik kökenlerinden ve hikayelerinden bahsedeceğiz.... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi VI: Büyük Patlama ve Günümüz

Belçikalı fizikçi Georges Lemaître 1927 yılında yayınladığı yazısında evrenin sabit bir kütle ile genişlemekte olduğunu savunmuştur. Lemaître, spiral nebulalarda gerçekleşen Doppler kaymasının evrenin genişlediğinin bir işareti olduğunu söylemiş ve 42 adet nebulanın kızıla kayma verilerini kullanarak bu genişleme için bir hız hesaplamıştır. Bu dönemin en önemli gözlemcilerinden bir tanesi Edwin Hubble’dır. 1923 yılında Hubble, Wilson... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi V: Astrofiziğin Doğuşu ve Görelilik

Astrofiziğin Yükselişi 1835 yılında Fransız filozof Auguste Comte yıldızların kompozisyonunu asla elde edilemeyecek olan bilgilere örnek olarak vermiştir. Ancak Comte’nin bu düşüncesinin aksine spektroskopinin ortaya çıkması bu bilgiye ulaşmamızı ve astrofiziğin doğuşunu sağlamaktaydı. 1802 yılında İngiliz fizikçi William Hyde Wollaston Güneş’in spektrumunu incelerken renklerin arasında siyah boşluklara rastlamış ve bunların renklerin sınırları olduğunu düşünmüştür. 1814... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi IV: Aydınlanma ve Gözlem Çağı

Isaac Newton Kepler'in yasalarının fiziksel açıklamasına ancak İngiliz fizikçi ve matematikçi Isaac Newton, 1687 yılında yayınladığı Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel Prensipleri) ile kavuşabildi. Burada Newton evrensel kütleçekim kanunuyla birlikte hareket yasalarını tanıttı. Evrensel kütleçekim kanunu, evrendeki herhangi iki cismin birbirlerini kütlelerinin çarpımıyla doğru orantılı, birbirlerinden uzaklıklarının karesiyle ters orantılı olan bir kuvvetle... Okumaya Devam et →

WordPress gururla sunar | Theme: Baskerville 2 by Anders Noren.

Yukarı ↑