Astroparçacık Fiziği ile Evrenin Başlangıcına Yolculuk

Evrende gerçekleşen fiziksel olayların çoğu klasik fizikle açıklanabilmektedir. Ay’a yollanacak bir roket veya bir uydunun konumlandırılması için Isaac Newton’un miras bıraktığı klasik mekanik bilgileri yeterli olmaktadır. Ancak, evrende çok büyük miktarda enerjiye, kütleye ve güçlü manyetik alanlara sahip karadelikler ve nötron yıldızları gibi gökcisimleri bulunmaktadır ve bu gökcisimlerinin doğasını anlamak için klasik fizik yeterli değildir.... Okumaya Devam et →

İlksel Karadelikler

İlksel Karadelikler Nedir?  Bugüne kadar gözlemlenen tüm karadelikler yıldız kütleli karadelik, orta kütleli karadelik ve süper kütleli karadelik olmak üzere üç kategoride incelenmektedir. Bu karadeliklerden her biri ise Güneş’ten daha büyük kütleli olup Büyük Patlama’dan yüzlerce veya binlerce yıl sonra oluşmuş ve evrenle beraber gelişip evrimleşmişlerdir. Ancak astronomların var olabileceğini düşündüğü ve henüz gözlemlenmemiş olan... Okumaya Devam et →

Göğün Işıltılı Sakinleri: Yıldızlar

Antik çağlardan beri gökyüzünün ışıltılı sakinleri olan yıldızların uzaklarda nasıl gizler barındırdıkları merak konusu olmuştur. Uzun yıllar boyunca çıplak gözle yapılan gözlemler 17. yüzyıldan itibaren yerini teleskoplu gözlemlere bırakmış ve o zamandan bu yana gökyüzünde sadece birer ışıklı nokta gibi görünen yıldızlar hakkındaki bilgimiz katlanarak artmıştır. Gelin şimdi yıldızlar hakkında neler biliyoruz ve bu bilgileri... Okumaya Devam et →

Tozlardan Yıldızlara, Yıldızlardan Tozlara: Nebulalar

Yıldızlararası uzay, yıldızlara ya da gezegenlere kıyasla o kadar büyüktür ki binlerce hatta yüz binlerce ışık yılı boyunca uzanır. Yıldızlararası uzay, yıldızlararası ortam dediğimiz, bolca gaz ve toz içeren bir yapıya sahiptir ve bu toz ve gazlar, astronomik ölçekte büyük alanlara yayılmıştır. Eğer uzayın karanlık ortamlarında değillerse bu toz ve gazları bir silüet olarak, parlayan... Okumaya Devam et →

Yıldızımız Güneş

Güneş 4,5 milyar yaşında sarı ve cüce bir yıldızdır, Güneş sistemimizin kalbinde parlayan gazlardan oluşan sıcak bir toptur. Güneş; Dünya'daki ısıyı, ışığı, havayı, iklimi, okyanus akıntılarını, kutup ışıklarını ve yaşamı sağlayan ana enerji kaynağıdır. Basitçe söylemek gerekirse Güneş olmasaydı biz de var olamazdık. Bu sebeplerden dolayı bizim için özel olsa da Güneş'imiz gibi Samanyolu galaksisine... Okumaya Devam et →

Güneş Sistemi VI: Güneş Sistemi Kalıntıları

Güneş sisteminde 1 yıldız, 8 gezegen ve bunun yanında da bu gezegenlerin bazılarının uyduları bulunmaktadır. Ancak Güneş sistemi sadece bu gökcisimlerinden ibaret değildir. Bu cisimlerin yanı sıra Güneş sisteminin oluşması sırasında yapılara katılmayan ya da sonradan diğer gökcisimlerinden kopan birtakım parçalar da vardır. Bunlar Güneş sistemi kalıntıları olarak isimlendirilir. Güneş sistemi yazı dizimizin son kısmında... Okumaya Devam et →

Güneş Sistemi V: Uranüs ve Neptün

Yazı dizimizin bu kısmında buz devleri olarak bildiğimiz, Güneş sistemimizin en dış kısımlarında bulunan Uranüs ve Neptün’ü işleyeceğiz. Uranüs Güneş’e uzaklık bakımından yedinci sırada olan ve Güneş’ten ortalama olarak yaklaşık 2,87 milyar kilometre uzaklıkta bulunan Uranüs, bilim insanları tarafından teleskop ile keşfedilen ilk gezegendir. Dış gezegenlerden biri olan Uranüs’ün Güneş’e olan uzaklığı, Dünya’nın Güneş’e olan... Okumaya Devam et →

Güneş Sistemi IV: Jüpiter ve Satürn

Yazı dizimizin bu bölümünde ise iki büyük gaz devi Jüpiter ve Satürn’den bahsedeceğiz. Genel hatlarıyla atmosfer yapılarını, manyetosferlerini, iç yapılarını, halka sistemlerini ve bazı uydularını sizlere açıklayacağız. Jüpiter Roma tanrıları arasındaki en güçlü tanrının adı olan Jüpiter, Yunan mitolojisindeki Zeus’un dengidir. Jüpiter kelimesi ise, Ön İtalyancada djous (gök) ve patēr (baba) kelimelerinin birleşmesi sonucu oluştu... Okumaya Devam et →

Güneş Sistemi III: Venüs ve Mars

Güneş Sistemi yazı dizimizin bu kısmında, gezegenimizin ikizi olarak tanımladığımız Venüs’ü ve kızıl gezegen olarak bildiğimiz Mars’ı işleyeceğiz. Venüs Güneş’e uzaklık bakımından ikinci sırada olan ve ortalama olarak 108.208.930 km mesafede bulunan Venüs, adını Antik Roma aşk ve güzellik tanrıçasından alır. “Çoban Yıldızı” olarak da bilinen ve Dünya’ya en yakın gezegen olan Venüs; boyut, yoğunluk... Okumaya Devam et →

Güneş Sistemi II: Dünya, Merkür ve Ay

Yazımızın ilk bölümünde üzerinde yaşadığımız ve tüm kozmosu anlama çabamızın başlangıç noktası olan Dünya’nın birtakım özelliklerden bahsedeceğiz. İlerleyen kısımlarda ise Merkür’ü ve Dünya’nın uydusu olan Ay’ı anlatacağız. Dünya Güneş sisteminin üçüncü gezegeni olan Dünya en büyük karasal gezegendir. Güneş’e ortalama olarak 149.598.262 km yani yaklaşık 8 ışık dakikası mesafede bulunur. Kütlesi 6,10^24 kg olan gezegenimizin... Okumaya Devam et →

Güneş Sistemi I: Güneş Sistemi ve Oluşumu

Biz insanlar için büyük bir anlam ifade etse de Güneş sistemi, evrendeki yıldız sistemlerinden yalnızca bir tanesi. Bu sistemin merkezinde ise orta boyutta bir yıldız olan Güneş ve etrafında dönen sayısız gök cismi bulunmakta. Yazı dizimizde de sizlere Güneş sistemindeki bu gök cisimlerini tanıtacağız. Güneş Yıldızımız olan ve dolayısıyla Dünya üzerindeki havayı ve iklimi doğrudan... Okumaya Devam et →

Astronomide Adlandırma III: Modern Adlandırma Sistemleri

Yazı dizimizin bir önceki bölümünde takımyıldızların ve onların bazı yıldızlarının adlandırmaları ve mitolojik hikayelerini incelemiştik. Bu yazımızda ise son olarak modern astronomide gökcisimlerinin nasıl adlandırıldığını inceleyeceğiz.  İlk çağlarda yalnızca Güneş, Ay ve bazı parlak yıldızlar gözlemlenebiliyorken teleskobun icadıyla birlikte pek çok yeni gökcismi keşfedilmiş ve bu gökcisimlerinin adlandırılması konusunda uzun yıllar boyu pek çok tartışma... Okumaya Devam et →

Astronomide Adlandırma II: Takımyıldızların Adlandırılması ve Mitolojisi

Yazı dizimizin ilk bölümünde Güneş sistemindeki gezegenler, cüce gezegenler ile onların uydularının adlandırmalarından ve bu isimlerin mitolojik hikayelerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise takımyıldızların adlandırılmasından bahsedecek ve bu isimlerin mitolojik hikayelerini inceleyeceğiz. İnsanlar, yıldızları gökyüzünde daha kolay bulabilmek amacıyla ilk çağlardan beri takımyıldız adı verilen gruplara ayırmıştır. Bu takımyıldızlara mitolojik hikaye ve karakterlere dayanan isimler vererek... Okumaya Devam et →

Astronomide Adlandırma I: Güneş Sisteminde Adlandırma ve Mitoloji

Günlük hayatımızda olduğu gibi astronomide de kullanılan birçok ismin kökeni mitolojik hikayelere dayanmaktadır. Özellikle Antik Çağ’daki adlandırmaların çoğu Yunan/Roma mitolojisine dayansa da bazılarında Sümer, Babil, Akad ve Mısır gibi uygarlıkların mitolojik hikayelerinin de izlerine rastlamak mümkündür. Bu yazımızda Güneş sistemindeki gök cisimlerinin Antik Çağ’dan beri kullanılagelen ve sonradan verilen adlarının mitolojik kökenlerinden ve hikayelerinden bahsedeceğiz.... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi VI: Büyük Patlama ve Günümüz

Belçikalı fizikçi Georges Lemaître 1927 yılında yayınladığı yazısında evrenin sabit bir kütle ile genişlemekte olduğunu savunmuştur. Lemaître, spiral nebulalarda gerçekleşen Doppler kaymasının evrenin genişlediğinin bir işareti olduğunu söylemiş ve 42 adet nebulanın kızıla kayma verilerini kullanarak bu genişleme için bir hız hesaplamıştır. Bu dönemin en önemli gözlemcilerinden bir tanesi Edwin Hubble’dır. 1923 yılında Hubble, Wilson... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi V: Astrofiziğin Doğuşu ve Görelilik

Astrofiziğin Yükselişi 1835 yılında Fransız filozof Auguste Comte yıldızların kompozisyonunu asla elde edilemeyecek olan bilgilere örnek olarak vermiştir. Ancak Comte’nin bu düşüncesinin aksine spektroskopinin ortaya çıkması bu bilgiye ulaşmamızı ve astrofiziğin doğuşunu sağlamaktaydı. 1802 yılında İngiliz fizikçi William Hyde Wollaston Güneş’in spektrumunu incelerken renklerin arasında siyah boşluklara rastlamış ve bunların renklerin sınırları olduğunu düşünmüştür. 1814... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi IV: Aydınlanma ve Gözlem Çağı

Isaac Newton Kepler'in yasalarının fiziksel açıklamasına ancak İngiliz fizikçi ve matematikçi Isaac Newton, 1687 yılında yayınladığı Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel Prensipleri) ile kavuşabildi. Burada Newton evrensel kütleçekim kanunuyla birlikte hareket yasalarını tanıttı. Evrensel kütleçekim kanunu, evrendeki herhangi iki cismin birbirlerini kütlelerinin çarpımıyla doğru orantılı, birbirlerinden uzaklıklarının karesiyle ters orantılı olan bir kuvvetle... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi III: Rönesans Astronomisi

Daha önceki yazılarımızda tarih öncesi çağ, Mezopotamya, Antik Yunan medeniyetlerindeki astronomi geçmişinden bahsedip Hint, Çin, İslam kültürleri ile Avrupa Orta Çağı astronomisini incelemiştik. Şimdi ise tarihteki yolculuğumuza Rönesans dönemi ile devam ediyoruz. Avrupa astronomisi, antik Yunanların astronomi seviyesine ancak Rönesans dönemi 1496’sında Georg von Peuerbach tarafından başlanan ve öğrencisi Regiomontanus tarafından tamamlanan “Batlamyus’un Almagest’inin Somut Örneği... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi II: Orta Çağ Astronomisi

Yazı dizimizin ilk yazısında astronomi tarihinin gelişim sürecine ilk adımı tarih öncesi çağ buluntularından ve antik çağda astronomik çalışmalar yapan bazı medeniyetlerden bahsederek atmıştık. Bu yazımızda birçok döneme yayılan Hint ve Çin astronomi çalışmalarından bahsedecek ve İslam Dünyası ve Orta Çağ Avrupası’na geçiş yapacağız. Hindistan Hint altkıtasına ait astronomi geçmişi, M.Ö. 3000 yıllarında Güney Asya’daki... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi I: Antik Astronomi

Günümüze ulaşmış bilim ve dolayısıyla astronomi bilgilerimiz, çok uzun yılların oluşturduğu kümülatif bir birikim sayesinde şu an insanlığın bilgi kütüphanesinde yer alıyor. Eğer astronomiye dair bilgilenmek ve çalışmak istiyorsak, bugün kullanacağımız bu bilgi kütüphanesinin şu anki konumuna nasıl geldiğini de öğrenmemiz gerek. Astronomi, henüz milattan önceki ilk binyılın (M.Ö. 1. milenyum) ikinci döneminde görece karmaşık,... Okumaya Devam et →

WordPress gururla sunar | Theme: Baskerville 2 by Anders Noren.

Yukarı ↑