IV. İTÜ GÖKBİLİM GÜNLERİ

1-2 Mayıs 2021

IV. İTÜ Gökbilim Günleri 1-2 Mayıs 2021 tarihlerinde YouTube kanalımızdan canlı olarak yayınlanmıştır. Etkinliğimize katılan tüm konuşmacı hocalarımıza ve izleyicilerimize teşekkür ederiz. Gelecek sene V. İTÜ Gökbilim Günleri’nde buluşmak dileğiyle.


Fosfor neden canlılık için temel belirleyici elementtir?

Canlılık için vazgeçilmez ve doğada az rastlanan bir element olan fosfor Dünya’ya taşınmadan önce Güneş sisteminin dış kısımlarına yayılıp orada yoğunlaştıktan sonra meteorlarla dünyaya gelmiştir. Canlılığı oluşturan temel elementlerden olan ve gaz formunda bulunan hidrojen, oksijen ve azotun aksine fosfor; doğada katı halde bulunmaktadır. Fosfor bir yıldızın çekirdeğinde oluştuktan sonra fosfin molekülüne dönüşür. Fosfin gaz halindedir ve oldukça düşük sıcaklıklarda dahi uçucu özelliğe sahiptir. Fosfinin katı hâle gelebilmesi için Güneş sisteminin dış kısımlarına, Satürn’den bile daha uzak kısımlarına gitmesi ve burada yoğunlaşması gerekir. Genelde fosfor soğuk uzayda nikel ve demirle birlikte bir çeşit mineral oluşturabilir. İçerisinde fosfor bulunan bu mineral daha sonra meteorlarla birlikte gezegenlere taşınabilir. İçerisinde canlılık bulunan bir gezegene taşınan bu mineral, canlılık aktivitesiyle gezegenin atmosferinde tekrardan fosfin şeklinde bulunabilir. Bu yüzden atmosferde bulunan fosfin canlılığın bir göstergesi olarak kabul edilebilir.[8][9]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Prof. Dr. Zeynep Bozkurt “Yerötesi Organik Maddenin Gezegenimize Taşınması” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.


Gama ışınları için bir üst limit var mıdır?

Gama ışınları 10^19 Hertz ve daha üzerinde frekansa, ortalama 50.000 eV enerjiye (5×10^4 eV) sahip olan elektromanyetik dalgalardır. Gama ışınları elektromanyetik spektrumda en yüksek enerjiye sahip ışınlardır ve sahip olabilecekleri enerjinin kesin bir sınırı yoktur. Yapılan gözlemler sonucunda ölçülen en yüksek enerjili gama ışının enerjisi 10^12 eV olarak ölçülmüştür. Bazı çalışmalarda ise 10^15 eV enerjiye sahip gama ışınlarının da olabileceği öngörülmüştür. Aslında doğadaki yüksek enerjili gama ışınlarının üst limiti kesin olarak bilinemeyebilir. Bunun sebebi yüksek enerjili fotonların kaynaktan gözlemciye ulaşana kadar enerji kaybetmesidir. Sonuç olarak yalnızca görece yakındaki yüksek enerjili gama ışınlarını yüksek doğrulukla tespit edebiliriz. Daha uzakta üretilmiş gama ışınlarının enerjileri çeşitli kayıplardan dolayı tam olarak bilinememektedir.[7]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Dr. Ekrem Oğuzhan Angüner “Çok Yüksek Enerjili Gama Işını Astronomisi” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.


Güneş’in yerinde bir karadelik olsaydı ne olurdu?

Eğer Güneş aniden kendi kütlesindeki bir karadeliğe dönüşecek olsaydı çevresindeki gökcisimlerini kendine doğru çekip yutmayacaktır. Öyle ki gezegenlerin yörüngeleri dahi etkilenmeyecektir. Bunun sebebi yoğunluk artışının kütle artışı yerine hacim azalmasından kaynaklanmasıdır. Kütle sabit kalacağı için de kütleçekim değeri aynı kalacaktır. Ancak Güneş’in ışığı ve ısısı kaybolacağı için Dünya, soğuk ve karanlıkta kalacaktır ki Dünya’daki yaşam için de esas problem budur. Bunun dışında gökyüzünde yıldızlar dışında hiçbir gökcismi görünmeyecektir.[6]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Prof. Dr. Emrah Kalemci “Karadeliklerin Çevresinden Gelen Işınımın Doğası” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.


Beyaz cücelerin geçirdiği Tip 1 süpernovalar neden her zaman aynı parlaklıktadır?

Yıldızlardan birinin beyaz cüce olduğu ikili yıldız sistemlerinde beyaz cüce olan yıldız, yıldız eşinden devamlı madde çekerek Chandrasekhar limiti olan 1,4 Güneş kütlesine geldiğinde Tip 1 süpernova olarak patlar. Tüm beyaz cüceler aynı kütleye ulaşarak patladığı için tüm Tip 1 süpernovaların mutlak parlaklıkları aynı kadir değerine sahiptir ve bunlara da standart mumlar adı verilmektedir.[5]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Prof. Dr. Şölen Balman “Yüksek Enerji Astrofiziğinde Nova Patlamalarına Gözlemsel Bir Bakış” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.


Ötegezegenlerin sıcaklıklarını nasıl belirleriz?

Yıldızların sıcaklığı ürettiği elektromanyetik radyasyonun ölçülmesiyle hesaplanır. Yıldızın ürettiği ışığın renginden kara cisim ışıması kullanılarak yıldızın sıcaklığı hesaplanır. Fakat ötegezegenlerin sıcaklıklarını belirlemek yıldızların sıcaklıklarını belirlemek kadar kolay değildir. Ötegezegenler yıldızlar gibi ışık kaynağı olmadığı için yıldızlarda kullanılan metotlar kullanılamaz. Bu nedenle ötegezegenlerin sıcaklıklarını belirlemek için birçok parametrenin dâhil olduğu kompleks hesaplamalar kullanılmaktadır. Bu hesaplamalarda gezegenin yıldızının sıcaklığı, yıldızına uzaklığı, üzerine düşen ışığı yansıtma oranı, atmosferinin yapısı ve hareket karakteristiği gibi parametreler göz önünde bulundurulmaktadır.[4]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Doç. Dr. Mesut Yılmaz “Ötegezegen Bulma Teknikleri” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.


Yıldızların ve gezegenlerin kimyasal kompozisyonu nasıl belirlenir?

Bilim insanlarının yıldızların, gezegenlerin ya da diğer astronomik nesnelerin kimyasal kompozisyonunu belirlemek için en çok tercih ettikleri yöntem spektroskopi yöntemidir. Bu yöntemde kullanılan cihaz incelenen nesneden yayılan ışığın dalga boyunu yakalar ve ölçer. Yakalanan bu ışık tayfına spektrum denir. Her bir elementin kendine özgü ışıma yaptığı bir dalga boyu vardır ve buna moleküler parmak izi denir. Araştırmacılar, incelenen nesneden elde ettikleri bu moleküler parmak izlerini tanımlayarak nesnenin kimyasal içeriğini belirlerler.[3]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Doç. Dr. Tolgahan Kılıçoğlu “Evrendeki Tuhaflıklar” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.


Bir nötron yıldızı kendi ekseninde ne kadar hızlı dönerse parçalanır?

Herhangi bir gökcisminin parçalanabilmesi için ekvatordaki eylemsizlik kuvvetinden doğan savrulma etkisinin kütleçekimine eşit veya daha büyük olması gerekmektedir. Örneğin kütlesi Güneş kütlesine eşit olan yaklaşık 39 kilometre çaplı bir nötron yıldızında bu parçalanmanın gerçekleşebilmesi için kendi ekseni etrafında ışık hızının %27’si kadar hızlı dönmesi gerekir. Nötron yıldızının bu hızda dönmesi ise saniyede 1000 dönüş yapması anlamına gelmektedir. Bu da en hızlı nötron yıldızlarından biraz daha hızlı olmasını gerektirmektedir. Nötron yıldızları bir süpernova sonucu oluştukları için başlangıçta çok hızlı dönmekte olup zamanla dönüş hızları oldukça yavaşlamaktadır. Birkaç bin yıl içerisinde dönüş hızları saniyede 30 dönüşe kadar düşer ve bu yavaşlama temelde iki etki sonucu gerçekleşir. Bu etkilerden ilki nötron yıldızlarının sahip olduğu güçlü manyetik alan sebebiyle dönüş enerjisini çevresindeki süpernova kalıntısı gazlara aktarmasıdır. Nötron yıldızlarının dönüşlerinin yavaşlamasının olası bir diğer sebebi ise görelilik etkileri nedeniyle dönüşleri sırasınca çevrelerine kütleçekim dalgası yayması sonucu enerjilerinin azalmasıdır.[2]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Prof. Dr. Tolga Güver “Nötron Yıldızlarının X Işını Gözlemleri” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.


Antik çağlarda insanlar Dünya’nın çevresini ölçmeyi nasıl başardı?

Dünya’nın çevresini ilk kez başarılı bir şekilde ölçen kişi Eratosthenes’tir. Bugün Mısır’da bulunan antik kent Syene’de gündönümü sırasında Güneş tam tepedeyken kendi gölgesinin olmadığını gözlemlemiştir ve Güneş saatini kullanarak da yaz gündönümü sırasında Syene ve İskenderiye arasındaki gölge açısını 7 derece, 12 dakika olarak ölçmüştür. Dünya’nın da bir küre olduğunu düşünerek Dünya’nın çevresinin yaklaşık olarak 252.000 antik stadyum boyu yani 39.690 kilometre olduğu sonucuna varmıştır. Gerçekte ise bu değer 40.075 kilometredir. Bu bağlamda Eratosthenes’in hata payı %1 seviyesindedir ve o dönem gözlem araçlarının olmadığı düşünüldüğünde bu hesaplama oldukça iyi olarak kabul edilebilir.[1]

Bu ve bunun gibi pek çok sorunun cevabı için Prof. Dr. Kazım Yavuz Ekşi “Genişleyen Ufuklar” adlı sunumu ile 1-2 Mayıs’ta IV. İTÜ Gökbilim Günleri’nde bizimle olacak.

Kaynaklar

[1] https://www.britannica.com/science/astronomy/History-of-astronomy

[2] Odenwald, S. (2003). Back to Astronomy Cafe (Edition Unstated ed.). Basic Books.

[3] https://astronomy.com/magazine/ask-astro/2019/06/how-do-scientists-determine-the-chemical-compositions-of-the-planets-and-stars

[4] https://astronomy.com/magazine/ask-astro/2019/06/how-do-scientists-determine-the-chemical-compositions-of-the-planets-and-stars

[5] Chaisson, E.& McMillan, S. (2013). Astronomy Today (8th ed.), Pearson.

[6] https://solarsystem.nasa.gov/news/1068/10-questions-you-might-have-about-black-holes/

[7] https://imagine.gsfc.nasa.gov/ask_astro/xrays.html

[8] https://www.astrobio.net/news-exclusive/how-phosphorus-came-in-from-the-cold/

[9] https://www.astrobio.net/also-in-news/less-life-limited-phosphorus-recycling-suppressed-early-earths-biosphere/

WordPress gururla sunar | Theme: Baskerville 2 by Anders Noren.

Yukarı ↑