İkonik Fotoğrafın 35. Yılı Uzayın en derinliklerini keşfetmek göreviyle yola çıkmış olan Voyager 1, 35 sene önce bugün Güneş’ten 6 milyar kilometre uzaklıkta ve güneş sistemimizi terk etmek üzereyken merceğini dünyamıza çevirip ikonik soluk mavi nokta fotoğrafını çekti. Bu fotoğraf çekilirken Voyager 1 o kadar uzaktaydı ki fotoğrafta Dünya sadece bir piksel boyutunda soluk bir... Okumaya Devam et →
Gizemli Yıldızlararası Cisimler, Güneş Sistemi’nin Bugünkü Biçimini Almasını Sağlamış Olabilir mi?
Yeni bir çalışmaya göre Güneş Sistemi’nin oluşum yıllarında yakınlarında bulunan büyük kütleli yıldızlararası bir cisim, bazı gezegenlerin yörüngelerini bugün gözlemlenen şekillere getirmiş olabilir. Güneşin yarattığı birtakım kuvvetler ve etraftaki diğer objelerle etkileşimin doğurduğu çeşitli efektlerin, gezegenlerin yörüngelerinin içeri doğru çökmesini veya dışarı doğru genişlemesine neden olduğu düşünülüyor. Geçmişin aksine günümüzde, çeşitli yıldızlararası objelerin Güneş Sistemi’ne... Okumaya Devam et →
Tarihte Bugün: Challanger Faciası
Tüm dünyanın gözleri önünde 7 astronotun ölümüne sebep olan Challenger faciasının üzerinden tam 39 sene geçti. NASA'nın ikinci uzay mekiği olan Challenger, 1983'ten 1986'ya kadar dokuz görev gerçekleştirdi. İlk dokuz görevin amacı uydu ekipmanı ve deney taşımaktı. 10. görevin amacı ise 22 Ocak 1986'da yedi kişilik bir ekibi uzaya taşımaktı. Bu yedi kişilik ekipte öğretmen... Okumaya Devam et →
Çift Kütleçekim Merceği, Evrenin Genişleme Sırrını Aydınlatıyor
Astronomlar, evrende çok nadir gerçekleştiği düşünülen bir olayda; mükemmel bir biçimde hizalanmış iki galaksinin bir bileşik mercek gibi davranarak uzaktaki bir kaynağın ışığını daha önce hiç görülmemiş bir biçimde büktüğünü gözlemlediler. Bu hizalanma, kaynaktan çıkan ışığın galaksilerin kütleçekimi etkisiyle zikzaklar çizerek Dünya'ya ulaşmasını sağlıyordu. Einstein'ın genel görelilik teorisine göre; evrendeki kütlelerin çekimleri, uzay-zamanı bükerek ışığın... Okumaya Devam et →
Samanyolu’nun Merkezinde İkili Yıldız Sistemi Bulundu!
Galaksimizin Merkezindeki Soru İşaretleri 1974’teki keşfinden bugüne galaksimizin merkezindeki Sgr A* isimli süper kütleli kara delikle ilgili sayısız soru sorulmakta. Bu sorulardan biri de etrafındaki genç, sıcak ve büyük yıldızların neden ikili sistemler oluşturmadıkları. Bu yıldızlar galaksinin uç kısımlarında neredeyse her zaman ikili sistemler olarak gözlendikleri halde galaksinin merkezinde tek başlarına bulunuyorlar ya da en... Okumaya Devam et →
TARİHTE BUGÜN: Kepler’in 453. Doğum Günü!
Modern astronominin temellerini oluşturan Alman matematikçi ve astronom Johannes Kepler’in (1571-1630) bugün 453. yaşını kutluyoruz. Kepler, 27 Aralık 1571 tarihinde günümüzde Almanya’nın Stuttgart bölgesinde bulunan Wel der Stadt şehrinde doğdu. Asil fakat yoksul bir aileden gelen Johannes Kepler eğitim hayatında bir takım zorluklar nedeniyle 1577-79 yılları arasında okulu bırakmak zorunda kaldı. Kepler, 1585’de okula geri... Okumaya Devam et →
Karanlık Enerjinin Kaynağı Karadelikler Olabilir mi?
Genişleyen evren teorisine göre, yaklaşık 14 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlama’nın başlangıcında gizemli bir enerji, erken evrenin üstel bir hızla genişlemesine ve bilinen tüm maddenin oluşmasına yol açtı. Bu antik enerjinin, günümüzdeki karanlık enerjiyle benzer özellikler taşıdığı düşünülüyor. Bu durum, evrenin yaklaşık %70’ini oluşturan karanlık enerjinin özelliklerini anlamak açısından çağımızın en büyük gizemlerinden biri... Okumaya Devam et →
Taffy Galaksileri: Bir ‘kozmik kelebek’
Bu görselde Dünya’dan 180 milyon ışık yılı uzaklıktaki UGC 12914 ve UGC 12915 galaksilerinin birbirleriyle çarpışmasını görüyorsunuz. Bu çarpışmada durum, aralarında boyut farkı olan galaksilerin birbirinin içine sızmasından biraz farklı çünkü UGC 12914 ile UGC 12915 arasında kafa kafaya bir çarpışma yaşanıyor. Bu demek oluyor ki bahsi geçen galaksiler gaz halindeki bileşenleri ve galaktik diskleriyle... Okumaya Devam et →
Carina Nebulası ve NGC 3324
“Kozmik Uçurumlar” şeklinde betimlenen bu görüntü, Dünya’dan yaklaşık 7600 ışık yılı uzaklıkta Carina Nebulası’nda yıldız oluşumunun gerçekleştiği NGC 3324 bölgesine aittir. James Webb Uzay Teleskobu, görünür ışıkta gözlemlendiğinde görülmeyen yıldızları ve yıldız oluşumu bölgelerinin görüntüsünü kızılötesi ışığa olan duyarlılığı sayesinde yakalayabilmiştir.Yıldız oluşumunun en erken ve hızlı aşamalarını gözlemlemek oldukça zor olsa da Webb bunu başarabilmiştir.... Okumaya Devam et →
NGC 1999
Hubble Uzay Teleskobu'ndan alınan bu görüntü gezegenimizden yaklaşık olarak 1.350 ışık yılı uzaklıkta olan ve Dünya'ya en yakın büyük kütleli yıldız oluşum bölgesi olan Avcı Bulutsusu'nun yakınlarında bulunan bir yansıma bulutsusuna aittir. NGC 1999 olarak adlandırılan bu bulutsu yeni doğmuş olan bir yıldızın oluşumundan kalan kalıntılardır. NGC 1999 benzeri yansıma bulutsuları, içlerinde gömülü halde bulunan... Okumaya Devam et →
Hayalet Galaksi M74’ün Görüntüleri
James Webb Uzay Teleskobu ve Hubble Uzay Teleskobu verileri kullanılarak ortaya çıkarılan bu görüntüler gezegenimizden 32 milyon ışık yılı uzaklıkta Balık Takımyıldızı'nda bulunan Hayalet Galaksi M74 olarak adlandırılan spiral galaksiyi gözler önüne seriyor. Görüntüler bu galaksideki gaz ve toz şeritlerini öne çıkarıyor ve simetrik olduğu için bazı gökbilimciler tarafından "büyük tasarım spiral sarmal" olarak adlandırılıyor.... Okumaya Devam et →
Yaşamın Kaynağı ve EXPOSE Deneyleri- II
EXPOSE biriminde yapılan deneyler yeryüzündeki laboratuvar olanaklarının yetersiz kaldığı bazı astrobiyoloji konularına açıklama getirilmesi amacıyla Uluslararası Uzay İstasyonunun dışına monte edilmiş çok kullanıcılı bir birimdir. Bu birimde yürütülen kimyasal ve biyolojik deneylerin ışığında, canlılığın nasıl oluşabileceğini anlamaya çalışmaktayız çünkü canlılığın Dünya'da tam olarak nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz. Dahası neyin canlı neyin cansız olduğuna karar verebileceğimiz... Okumaya Devam et →
Canlılığın Kökeni ve EXPOSE Deneyleri – I
EXPOSE, Uluslararası Uzay İstasyonu'nun dışına monte edilmiş ve astrobiyolojiye adanmış çok kullanıcılı bir birimdir. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından uzun süreli uzay uçuşları için geliştirilmiştir. Kimyasal ve biyolojik örneklerin uzay ortamına maruz kalmasına olanak vermek ve bu süreç içerisinde sürekli olarak örnek verilerini toplamak için tasarlanmıştır. EXPOSE biriminde yapılan deneylerle, yeryüzündeki laboratuvar olanaklarının yetersiz kaldığı... Okumaya Devam et →
Evrenimizdeki Elementlerin Kökeni
"Eğer bir elmalı keki, içindeki ilk temel maddeleri yeniden elde ederek yapmak isterseniz her şeyden önce evreni yeniden icat etmeniz gerekir."Carl Sagan, 1980 Biz ve çevremizdeki tüm maddeler elementlerden, elementler ise atomlardan meydana gelir. Dolayısıyla elementlerin nasıl oluştuklarını öğrenebilmemiz için öncelikle atomların ne olduğunu anlamak ve atomların kökenine inmek gerekir. Atomlar maddenin temel birimleri ve... Okumaya Devam et →
Yörüngeler
Yörüngeler Hakkında Bildiklerimizin Tarihi Yörünge, uzayda bir nokta çevresinde periyodik olarak dönen bir cismin izlediği yol olarak tanımlanır. Bu kavram çok eski zamanlardan beri insanların gökyüzünü gözlemlerken fark ettiği bir olguydu. Çünkü gökyüzüne bakıldığında görülebilen en belirgin iki cisim olan Güneş ve Ay gün içerisinde konum değiştiriyordu. Gökyüzündeki cisimlerin hareketlerini açıklamak için İlk Çağ’da Yunan... Okumaya Devam et →
Hızlı Radyo Patlamaları: Evren Bize Mesaj Mı Gönderiyor?
Hızlı radyo patlamaları, uzayın derinliklerinden milisaniyeler içinde ortaya çıkan yüksek enerjili titreşimlerdir. Kısaca FRB (Fast Radio Bursts) olarak adlandırılır. Milisaniyeler içinde gerçekleşen bu hızlı radyo patlamalarının yaydığı enerji o kadar yüksektir ki bazıları Güneş’in yüz yıl içinde yaydığı enerjiden bile fazla enerji yayabilir. En tartışmaya açık olan yanı ise bu güçlü patlamalara neyin sebep olduğu... Okumaya Devam et →
Astroparçacık Fiziği ile Evrenin Başlangıcına Yolculuk
Evrende gerçekleşen fiziksel olayların çoğu klasik fizikle açıklanabilmektedir. Ay’a yollanacak bir roket veya bir uydunun konumlandırılması için Isaac Newton’un miras bıraktığı klasik mekanik bilgileri yeterli olmaktadır. Ancak, evrende çok büyük miktarda enerjiye, kütleye ve güçlü manyetik alanlara sahip karadelikler ve nötron yıldızları gibi gökcisimleri bulunmaktadır ve bu gökcisimlerinin doğasını anlamak için klasik fizik yeterli değildir.... Okumaya Devam et →
İlksel Karadelikler
İlksel Karadelikler Nedir? Bugüne kadar gözlemlenen tüm karadelikler yıldız kütleli karadelik, orta kütleli karadelik ve süper kütleli karadelik olmak üzere üç kategoride incelenmektedir. Bu karadeliklerden her biri ise Güneş’ten daha büyük kütleli olup Büyük Patlama’dan yüzlerce veya binlerce yıl sonra oluşmuş ve evrenle beraber gelişip evrimleşmişlerdir. Ancak astronomların var olabileceğini düşündüğü ve henüz gözlemlenmemiş olan... Okumaya Devam et →
Göğün Işıltılı Sakinleri: Yıldızlar
Antik çağlardan beri gökyüzünün ışıltılı sakinleri olan yıldızların uzaklarda nasıl gizler barındırdıkları merak konusu olmuştur. Uzun yıllar boyunca çıplak gözle yapılan gözlemler 17. yüzyıldan itibaren yerini teleskoplu gözlemlere bırakmış ve o zamandan bu yana gökyüzünde sadece birer ışıklı nokta gibi görünen yıldızlar hakkındaki bilgimiz katlanarak artmıştır. Gelin şimdi yıldızlar hakkında neler biliyoruz ve bu bilgileri... Okumaya Devam et →
Tozlardan Yıldızlara, Yıldızlardan Tozlara: Nebulalar
Yıldızlararası uzay, yıldızlara ya da gezegenlere kıyasla o kadar büyüktür ki binlerce hatta yüz binlerce ışık yılı boyunca uzanır. Yıldızlararası uzay, yıldızlararası ortam dediğimiz, bolca gaz ve toz içeren bir yapıya sahiptir ve bu toz ve gazlar, astronomik ölçekte büyük alanlara yayılmıştır. Eğer uzayın karanlık ortamlarında değillerse bu toz ve gazları bir silüet olarak, parlayan... Okumaya Devam et →