Astronomide Adlandırma II: Takımyıldızların Adlandırılması ve Mitolojisi

  1. Astronomide Adlandırma I: Güneş Sisteminde Adlandırma ve Mitoloji
  2. Astronomide Adlandırma II: Takımyıldızların Adlandırılması ve Mitolojisi
  3. Astronomide Adlandırma III: Modern Adlandırma Sistemleri
Okuma Süresi: 13 dakika


Yazı dizimizin ilk bölümünde Güneş sistemindeki gezegenler, cüce gezegenler ile onların uydularının adlandırmalarından ve bu isimlerin mitolojik hikayelerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise takımyıldızların adlandırılmasından bahsedecek ve bu isimlerin mitolojik hikayelerini inceleyeceğiz.

İnsanlar, yıldızları gökyüzünde daha kolay bulabilmek amacıyla ilk çağlardan beri takımyıldız adı verilen gruplara ayırmıştır. Bu takımyıldızlara mitolojik hikaye ve karakterlere dayanan isimler vererek bu şekillerin kolaylıkla hatırlanabilmesini sağlamışlardır. Batlamyus, en önemli eseri olan Almagest’te geçmişten beri bilinen 48 takımyıldızı derlemiştir. Sonraki yıllarda coğrafi keşiflerle birlikte Güney Yarım Küre’de de takımyıldızlar tanımlanmıştır. 20. yüzyıla gelindiğinde ise takımyıldız kavramı Uluslararası Astronomi Birliği (International Astronomical Union, IAU) tarafından değiştirilmiş ve gökyüzü 88 bölgeye ayrılmıştır. Bu yeni tanıma göre takımyıldız kavramı sadece belirli şekiller oluşturan yıldız gruplarını değil, aynı zamanda bu yıldızların çevresindeki bölgeyi de kapsamaktadır. Bu şekilde, Batlamyus’un tanımladığı 48 takımyıldız ve coğrafi keşifler ile birlikte yeni tanımlanan takımyıldızlar aynı zamanda bir bölgeyi tanımlar hâle gelmiştir. Böylece gökyüzündeki her bir nokta bir takımyıldızın bölgesine dahil olmuştur. Bu sayede gökyüzündeki tüm cisimler bulundukları takımyıldız bölgesinin adı kullanılarak isimlendirilebilmektedir. Şimdi bu takımyıldızlardan bazılarının isimlerinin kökenini ve mitolojik hikayesini inceleyelim.

Avcı (Orion) Takımyıldızı

Kışın gökyüzündeki belki de en bilinen takımyıldız olan Orion, Türkçe adıyla Avcı Takımyıldızı, adını Yunan mitolojisindeki avcı Orion’dan alır. Orion’a dair pek çok farklı mitolojik hikaye bulunsa da içlerinden en bilinenine göre yetenekli avcı Orion, avcılıktaki hüneriyle Olimpos’taki tanrıların dikkatini çeker. Av tanrıçası Artemis de Orion’un yeteneklerinden etkilenerek onunla ava çıkmayı teklif eder ve beraber ava çıkarlar. Akşam Artemis, Orion’un yeteneklerini diğer tanrılara öve öve bitiremez. Duydukları karşısında çok heyecanlanan Orion ertesi gün tekrar ava çıkar ve önüne gelen her şeyi avlayıp Artemis’in huzuruna sunar. Gördüklerine çok sinirlenen Artemis ise yerden bir akrep çıkararak Orion’u sokturur. Zeus, acılar içinde ölen Orion’u yine de tanrılara o zamana kadarki hizmetinden dolayı bir takımyıldız olarak gökyüzüne gönderir. Bir yaz takımyıldızı olan Akrep takımyıldızı ile bir kış takımyıldızı olan Orion takımyıldızının gökyüzünde aynı anda görülmeme sebebinin de aralarındaki bu husumet olduğu düşünülür. 

Orion takımyıldızının en parlak yıldızı olan Betelgeuse, süpernova adayı bir kırmızı devdir. Adı Arapça “cevzenin eli, yad ül-cevze”den gelir. Orion’un en çok bilinen bir diğer yıldızı olan Rigel’in adı ise yine Arapça kökenlidir ve Türkçede “ayak” manasına gelmektedir.

Büyük Köpek (Canis Major) ve Küçük Köpek (Canis Minor) Takımyıldızları

Büyük Köpek ve Küçük Köpek takımyıldızları adlarını Orion’un köpeklerinden alır. Üstün yetenekli bir köpek olan büyük köpek, çok hızlı koşmasıyla bilinir. Kendisi gibi çok hızlı koşabilen ve kimse tarafından yakalanamayan bir tilki ile girdiği bitmek bilmeyen kovalamacanın sonunda Zeus ikisini de taşa çevirir ve bölge halkını tilkiden kurtardığı için büyük köpeği bir takımyıldız olarak gökyüzüne, eski sahibi Orion’un yanına gönderir. 

Büyük Köpek takımyıldızında gökyüzünün en parlak yıldızı olan Sirius bulunur. Sirius, eski Mısır medeniyeti için büyük öneme sahiptir. Mısırlılar, Sirius’un şafak vaktinde doğması ve aynı zamanda Nil Nehri’nin taşmasını takvimleri için başlangıç olarak kabul etmişlerdir. Yazın gündüz Güneş ile birlikte gökyüzünde bulunmasından dolayı Mısır dilinde “yakıcı” anlamına gelen Sirius adını almıştır. 

Akrep (Scorpius) Takımyıldızı

Akrep takımyıldızı adını Avcı takımyıldızının hikayesinde anlattığımız üzere avcı Orion’u öldüren Artemis’in akrebinden alır. Akrep takımyıldızındaki en parlak yıldız olan Antares ise aynı Betelgeuse gibi süpernova adayı olan bir kırmızı devdir. Kızıl renginden dolayı geçmişte Mars’la sıkça karıştırılmasından ötürü anti-ares kökünden gelen ve “Ares/Mars karşıtı” anlamına gelen Antares adını almıştır. 

Boğa (Taurus) Takımyıldızı

Boğa takımyıldızının hikayesinden yazı dizimizin ilk bölümünde Jüpiter’in uydularından olan Europa’nın hikayesini anlatırken bahsetmiştik. Boğa takımyıldızında bulunan en meşhur gök cisimlerinden biri olan Ülker Açık Yıldız Kümesi aynı zamanda yedi kız kardeş olarak da bilinir. Yunan mitolojisine göre Pleiades adıyla anılan bu kız kardeşler titan Atlas’ın kızlarıdır ve isimleri Merope, Alcyone, Celaeno, Electra, Taygete, Sterope, ve Maia’dır. Bir titan olan Atlas tanrıların evrenin yönetimini ele geçirmesinin ardından isyan etmiş fakat başarısız olarak Zeus tarafından gökyüzünü sonsuza dek taşımakla cezalandırılmıştır. Babalarının aldığı bu ceza karşısında yıkılan kız kardeşlerin halini gören Zeus, kızların durumuna üzülerek babalarına yakın olabilmeleri için onları da gökyüzüne göndermiştir. Çıplak gözle bakıldığında çoğunlukla yalnızca altı tanesi seçilebilir ve bu görülemeyen yedinci kardeşin Electra olduğu söylenir. Electra’nın babası Atlas’ın Zeus karşısındaki hezimetine duyduğu üzüntü ile ışığını sakladığına inanılır.

İkizler (Gemini) Takımyıldızı

İkizler takımyıldızı adını Yunan mitolojisindeki ikiz kardeşler Polluks ve Kastor’dan alır.  Bir gün Zeus ölümlü Leda’yı görüp ona aşık olur. Yanına yaklaşmak için bir kuğu kılığına girer ve onunla birlikte olur. Aylar sonra Leda bir çift yumurta yumurtlar. Bu yumurtaların birinden ölümsüz Polluks çıkarken diğerinden ise ölümlü Kastor çıkar. Birbirine çok bağlı olan bu ikiz kardeşler birlikte büyürler. Bir gün Kastor bir kavga esnasında ölünce buna çok üzülen Polluks babası Zeus’a yalvararak kardeşini kendisinden ayırmamasını ister. Zeus bunun üzerine iki kardeşi de gökyüzüne gönderir. Polluks ve Kastor ikizler takımyıldızının en parlak iki yıldızına da isimlerini vermişlerdir.

Büyük Ayı (Ursa Major) ve Küçük Ayı (Ursa Minor) Takımyıldızları

Büyük Ayı ve Küçük Ayı takımyıldızları adlarını yazı dizimizin bir önceki yazısında da bahsettiğimiz üzere Hera’nın gazabına uğrayarak ayıya dönüştürülen Jüpiter’in sevgililerinden Callisto ve onun oğlu Arcas’tan alır. Küçük Ayı takımyıldızının şüphesiz en bilinen yıldızı olan Polaris, Türkçede Kutup Yıldızı veya Demir Kazık gibi isimlerle de anılır. Bilindiği üzere Kutup Yıldızı’nın en önemli özelliği neredeyse tam olarak Dünya’nın dönüş ekseni hizasında olması ve dolayısıyla kendisi her zaman sabit kalırken diğer tüm yıldızların onun etrafında dönüyormuş gibi görünmesidir. Demir Kazık adı da yine bu sebeple verilmiştir.

Başak (Virgo) Takımyıldızı

Başak takımyıldızının hikayesine göre Ceres’in kızı Proserpina, bir gün çiçek toplarken yer altı tanrısı Plüton onu görür ve ona aşık olur. Proserpina’yı yer altına kaçıran Plüton onu yer altı dünyasının kraliçesi yapar. Kızının ortadan kaybolması üzerine tarım ve bereket tanrıçası Ceres üzüntüsünden kahrolur ve kızı tekrar ortaya çıkana kadar hiçbir bitkinin yetişmesine izin vermeyeceğini söyler. Böylelikle dünyanın dört bir yanında büyük bir kıtlık başlar. Ceres, sonradan kızı Proserpina’nın Plüton ile birlikte yer altında olduğunu öğrenir ve kızını tekrar görebilmek için Jüpiter’den yardım ister. Jüpiter Proserpina’nın yer altının meyvesi olan nar yememiş olması şartıyla onu yeryüzüne geri getirmeyi kabul eder. Proserpina Plüton’un ısrarıyla altı nar tanesi yemiştir ancak Ceres’in neden olduğu kıtlığı durdurmak isteyen Jüpiter, Proserpina’nın altı aylığına yeryüzünde annesinin yanında olmasına izin verir. Böylelikle Proserpina ilkbahar aylarında annesinin yanına yeryüzüne çıkar ve bitkiler olgunlaşır, sonbaharda yer altına geri döndüğünde ise toprak verimsizleşir ve bitkiler ölmeye başlar. Benzer şekilde Başak takımyıldızı da ilkbaharda görünmeye başlar ve altı aylığına gökyüzünde kalır.

Çalgı (Lyra) Takımyıldızı

Lir bir çeşit antik telli çalgıdır. Mitolojide tanrı Merkür tarafından icat edildiği düşünülür. Hikayeye göre Merkür şafakta doğmuştur, öğle vaktinde liri icat ederek çalmaya başlamıştır. Bir tartışmanın ardından barışmak için lirini Apollon’a hediye eder. Böylece Apollon tanrıların müzisyeni olarak bilinmeye başlayacaktır. Apollon’un çaldığı müziğin sihirli güçleri olduğuna inanılır. Öyle ki Poseidon Truva kentini inşa ederken Apollon’un çaldığı müzik taşları harekete geçirerek olmaları gereken yerlere yerleşmelerini sağlamıştır. Bir başka hikayede ise Pan flütü ile Apollon’a meydan okur. Kimin daha iyi çaldığını belirlemek üzere Kral Midas hakem olarak seçilir. Apollon’un lirini çok daha güzel çalmasına rağmen Midas Pan’ı seçer. Bunun üzerine sinirlenen Apollon Midas’a ceza olarak kulaklarını eşek kulaklarına çevirir. Lirin gökyüzüne gönderilmesine sebep olan olay ise şöyledir: Apollon ve Calliope’nin oğlu Orpheus, eşi Eurydice’i yılan sokması sonucu kaybeder. Dünyası başına yıkılan Orpheus yer altı dünyasına giderek babasından yadigâr liri ile yer altı tanrısı Hades’e eşini geri göndermesi için yalvarır. Hades, Orpheus’un lirinin etkisi altına giren eşi Proserpina’nın da ısrarıyla Eurydice’i bırakmayı kabul eder. Ancak bir şartı vardır. Yeryüzüne dönüş yolculuğu boyunca Eurydice eşi Orpheus’un ardından gidecek ancak bu esnada Orpheus asla eşi arkasından geliyor mu diye bakmayacaktır. Yolculuk esnasında eşinin kendisini takip etmediği şüphesine yenik düşen Orpheus arkasına bakar. Göz ucuyla eşini görebilse de arkasına baktığı için Hades eşini yer altına geri götürür. Bunun üzerine dünyası başına bir kez daha yıkılan Orpheus, eşini yeryüzüne döndürmeyi başaramamış olsa da tanrılar ödül olarak çalgısı liri kutsamış ve gökyüzüne göndermiştir. 

Balık (Pisces) Takımyıldızı

Balık takımyıldızının mitolojik hikayesi Gaia’dan doğan gigantların sonuncusu olan korkunç canavar Tayfun (Typhon) ile başlar. Bu devasa yaratık öyle büyüktür ki ayağa kalktığında kafası bulutların üzerine çıkmaktadır. Ayakları yılan şeklindedir ve yüzlerce kilometre uzağa uzanabilen elleri yerinde de yılan başları vardır. Olimpos tanrıları bile bu yaratık ile başa çıkamayıp kendilerini hayvanlara dönüştürerek Mısır’a kaçmışlardır. Canavar Cupid ve Venüs’e yaklaştığı zaman bu iki tanrı kendilerini birer balığa dönüştürerek Nil Nehri’ne atlayıp yaratıktan korunmaya çalışmışlardır. Cupid ve Venüs Nil’in bulanık sularında birbirlerini kaybetmemek için kuyruklarından bir iple birbirlerine bağlanmış, böylece yaratıktan kurtulmayı başarmışlardır. Daha sonra Diana, Jüpiter’i korkaklıkla suçlayarak canavar ile yüzleşmeye ikna etmiş ve Jüpiter yıldırımı ile canavarı Sicilya’ya kadar kovalamıştır. Burada Etna Yanardağı’nı canavarın üstüne kapatarak dünyayı bu yaratıktan kurtarmıştır. Ancak hâlâ Etna Yanardağı’ndan gelen dumanların canavarın derinlerde yaşamını sürdürdüğüne delalet olduğuna inanılır. Venüs ve Cupid’in dönüştüğü birbirine kuyruklarından bağlı olan iki balık daha sonra gökyüzüne gönderilerek takımyıldız hâline gelmiştir. 

Samanyolu (Milkyway)

Bir takımyıldız olmasa da açık bir gecede gökyüzünü boydan boya kaplayan Samanyolu’nun adı da mitolojik bir hikayeye dayanmaktadır. Jüpiter bir gece gayrimeşru ilişkilerinden birinden doğan oğlu Herkül’ün ölümsüz olması için oğlunu gizlice eşi Juno’nun sütünü emdirmeye çalışır. O sırada uyanarak durumu fark eden Juno, Herkül’ü üzerinden atar ve bu esnada Juno’nun sütü gökyüzüne saçılır. İşte bu saçılan süte İngilizcede “Milkyway (Sütlü Yol)” adı verilmiştir. Samanyolu’nun aslında bizim de içinde bulunduğumuz bir gökada olduğu anlaşılınca bu yapıya “galaksi” adı verilmiştir. Galaksi kelimesi de Yunanca “süt yolu” manasına gelir. Türkçede ise İran kültüründen esinlenerek Farsça “Kehkeşan” kelimesinden “Samanyolu” kelimesi türetilmiştir. İran kültüründe Samanyolu’nun gökyüzünde taşınan samanların bıraktığı iz olduğu düşünülmekteydi. 

Bu yazımızda çeşitli takımyıldızların ve onların bazı yıldızlarının mitolojik hikayelerinden bahsettik. Ayrıca galaksimizin isminin kökenini de inceledik. Gelecek yazımızda ise Antik Çağ’dan günümüze doğru yol alarak modern dünyada gök cisimlerinin isimlendirilmesini inceleyeceğiz.

Hazırlayan: Nihan Kardan & Mustafa Demirer

İTÜ Astronomi Kulübü Üyeleri

Kaynaklar

Falkner, D. E. (2011). The Mythology of the Night Sky an Amateur Astronomer’s Guide to the Ancient Greek and Roman Legends. New York, NY: Springer New York.

http://www.ianridpath.com/atlases/urania.html

https://docplayer.biz.tr/7055310-Takimyildizlarin-mitolojik-oykuleri.html

https://www.britannica.com/topic/Orion-Greek-mythology

https://www.britannica.com/science/constellation

https://www.eso.org/public/images/potw1744a/

Yorumlar kapatıldı.

WordPress gururla sunar | Theme: Baskerville 2 by Anders Noren.

Yukarı ↑