Astronomide Adlandırma III: Modern Adlandırma Sistemleri

  1. Astronomide Adlandırma I: Güneş Sisteminde Adlandırma ve Mitoloji
  2. Astronomide Adlandırma II: Takımyıldızların Adlandırılması ve Mitolojisi
  3. Astronomide Adlandırma III: Modern Adlandırma Sistemleri
Okuma Süresi: 11 dakika


Yazı dizimizin bir önceki bölümünde takımyıldızların ve onların bazı yıldızlarının adlandırmaları ve mitolojik hikayelerini incelemiştik. Bu yazımızda ise son olarak modern astronomide gökcisimlerinin nasıl adlandırıldığını inceleyeceğiz. 

İlk çağlarda yalnızca Güneş, Ay ve bazı parlak yıldızlar gözlemlenebiliyorken teleskobun icadıyla birlikte pek çok yeni gökcismi keşfedilmiş ve bu gökcisimlerinin adlandırılması konusunda uzun yıllar boyu pek çok tartışma süregelmiştir. Bu süreçte birçok astronom çeşitli katalog sistemleri öne sürerek gökcisimlerinin isimlendirilmesini sistematik bir hâle getirmeye çalışmıştır. 1922 yılında Roma’da gerçekleşen Uluslararası Astronomi Birliğinin (International Astronomical Union, IAU) açılış toplantısında gökcisimlerinin adlandırılması ve kısaltmaları konusu IAU tarafından bir standarda kavuşturulmuştur. Günümüzde de gökcisimlerinin adlandırılması konusundaki yetki IAU’ya aittir. Şimdi, IAU’nun adlandırma sisteminden bahsetmeden önce teleskop sonrası dönemde sayısı başa çıkılamayacak kadar artan gökcisimlerini sınıflandırmak için oluşturulan kataloglardan en bilinenlerini inceleyelim.

Bayer Kataloğu

1603 yılında Johannes Bayer tarafından oluşturulan bu katalogda yıldızlar dâhil oldukları takımyıldızın Latince isminin iyelik çekimi ile (genitive case) parlaklıklarına göre, en parlağı alpha, bir sonraki beta şeklinde devam etmek üzere alfabetik sırayla Yunan alfabesinden bir harf ile isimlendirilir. Örneğin Dünya’ya en yakın yıldız olan Alpha-Centauri, Erboğa (Centaurus) takımyıldızının en parlak yıldızı olduğundan bu şekilde adlandırılmıştır. Ancak bazı yıldızların kataloğun hazırlandığı dönemdeki parlaklığının yanlış ölçülmesi ya da parlaklığının zaman içinde değişmesi gibi sebeplerle takımyıldız içerisindeki yıldızların parlaklık sırası alfabetik adlandırmaya uymayabilir. Örneğin Avcı (Orion) takımyıldızındaki Beta-Orionis olarak adlandırılan Rigel, aynı takımyıldızın alfası olan Alpha-Orionis, yani Betelgeuse’den daha parlaktır. Yunan alfabesinde 24 harf bulunur ancak elbette ki bir takımyıldızda bundan daha fazla yıldız bulunabilir. Yunan alfabesinin tükendiği anda imdada Latin alfabesi yetişir. Bayer bu şekilde 1564 yıldızı adlandırmıştır.

Flamsteed Kataloğu

Bayer Kataloğu’nun kullandığı sistemin en büyük eksisi yıldızların parlaklıklarını sıralamanın o kadar da kolay olmamasıydı. Yıldızların parlaklıkları yıllar içinde değişebiliyor veya geçmişte yanlış ölçülmüş olabiliyordu. Ayrıca adlandırmada belirli sayıda harf içeren alfabelerin kullanılması adlandırılabilecek maksimum yıldız sayısını kısıtlıyordu. Bunun üzerine John Flamsteed, 1725 yılında yıldızları bulundukları takımyıldızın Latince isminin iyelik çekimi ve takımyıldızın en batıdaki yıldızı 1 ile başlamak üzere doğuya gittikçe artan sayılar ile isimlendiren bir sistem geliştirdi. Örneğin Kuğu (Cygnus) takımyıldızının en batısında yer alan yıldız 1-Cygni olarak adlandırılır ve 61-Cygni ise takımyıldızın en batısından itibaren 61. sıradaki yıldızın adı olur. Flamsteed Kataloğu bu sistemle adlandırılmış 225.000’den fazla yıldız içermekte olup günümüzde hâlen kullanılmaktadır.

Messier Kataloğu

Önceki iki kataloğun aksine bir yıldız kataloğu olmayan Messier Kataloğu, 18. yüzyılda Charles Messier’in farklı cisimleri kuyrukluyıldız zannetmekten bıktığı için kuyrukluyıldızlara benzeyen ancak kuyrukluyıldız olmayan cisimleri numaralandırarak listelemeye karar vermesiyle oluşmuştur. Messier, asistanı Pierre Méchain ile birlikte Yengeç Bulutsusu olarak da bilinen gökcismine M1 adını vererek başladığı listesini M45 Ülker Açık Yıldız Kümesi ile tamamlayarak 1774 yılında yayınladı. Sonraki yıllarda ekledikleri yeni gökcisimleri ile birlikte hazırladıkları katalog toplamda 103 cisme ulaştı. Bu cisimlerin bazıları önceden bilinen gökcisimleri iken birçoğu Messier ve Méchain tarafından keşfedilmişti. Daha sonradan Messier ve Méchain’in notlarında yer alan fakat kataloglarına eklemedikleri fark edilen gökcisimlerinin de eklenmesiyle günümüzde Messier Kataloğu 110 gökcismine ulaşmıştır. Messier, kataloğuna Catalogue des Nébuleuses et des Amas d’Étoiles yani Bulutsu ve Yıldız Kümeleri Kataloğu adını vermesine rağmen katalog Andromeda Galaksisi (M31) gibi o dönemde bulutsu sanılan 40 adet galaksiyi ve bir çift yıldız sistemini (M40) de içermektedir.

Dreyer Kataloğu (New Great Catalogue)

1888 yılında Johan Ludvig Emil Dreyer tarafından oluşturulan bu katalog daha çok New Great Catalogue (Yeni Büyük Katalog) adıyla anılmaktadır. Dreyer, 7840 tane gökcismini NGC ön eki ile numaralandırmıştır. Daha sonraki yıllarda Dreyer, yayınladığı iki yeni Index Catalogue (IC) ile bu gökcisimlerinin sayısını 13.226’ya çıkarmıştır. Bu eklemelerle birlikte NGC (ve IC), günümüzde modern gözlem araçlarıyla gözlemlenen bazı gökcisimlerini içermese de bütün gökyüzünü kapsamaktadır. Bir gökcismi hem Messier Kataloğu’nda hem de NGC’de farklı numaralarla bulunabilir. Örneğin Yengeç Bulutsusu Messier Kataloğu’nda M1 adını alırken NGC’de ise NGC 1952 olarak isimlendirilmiştir. 

Teleskop sonrası dönemde her geçen gün katlanarak artan yeni gökcismi keşifleri, bu gökcisimlerinin isimlendirilmesinde tek bir sistematik yol izlenmesini gerekli kılmıştır. 1919 yılında IAU’nun kurulmasıyla birlikte gökcisimleri bu kurum tarafından adlandırılmaya başlanmıştır. Şimdi de IAU’nun yeni keşfedilen gökcisimlerini türlerine göre nasıl adlandırdığını inceleyelim. 

Gezegenler ve Ötegezegenlerin Adlandırılması 

Güneş sisteminin sekiz büyük gezegeni IAU’nun kurulmasından önce de yerleşmiş isimlere sahipti. Gezegenlerin bu yerleşmiş isimleri IAU tarafından da kabul edilmiştir. Ötegezegenlerin adlandırılmasında ise birçok farklı sistem kullanılmaktadır. Bazı ötegezegenler yıldızının adının sonuna b harfinden başlayan harfler getirilerek adlandırılır. Örneğin Pegasus takımyıldızında bulunan 51 Pegasi yıldızının ilk keşfedilen ötegezegenine 51 Pegasi b adı verilmiştir. Ötegezegenlerin adlandırılmasında kullanılan başka bir yöntem ise ötegezegeni keşfeden teleskop veya gözlemevinin adıyla adlandırmaktır. Mesela, Kepler-186 f, Kepler teleskobunun ötegezegen aradığı 186. yıldızda keşfedilen 5. ötegezegendir. Ötegezegenlerin adlandırılmasında küçük harflerin kullanılmasının sebebi çift yıldızların adlandırılmasında büyük harflerin kullanılmasıdır. Uluslararası Astronomi Birliği zaman zaman yeni keşfedilen ötegezegenlerin özel isimlerle isimlendirilmesi için öneri de toplamaktadır.

Çift Yıldızlar

Birçok çift yıldız sistemine teleskop öncesi dönemde çıplak gözle gözlemlenirken tek bir yıldız zannedilerek bir isim verilmiştir. Daha sonra bu yıldızların aslında birden fazla yıldız içeren yıldız sistemleri olduğu fark edilince önceden verilen yıldız adının sonuna ek olarak sistemin en parlak yıldızı için A harfi ile başlamak üzere parlaklık sırasına göre alfabetik olarak harflendirilmiştir. Örneğin çıplak gözle tek bir yıldız gibi görünen gökyüzünün en parlak yıldızı Sirius (Alpha Canis Majoris), aslında bir ikili yıldız sistemidir ve daha parlak Sirius A ve daha sönük Sirius B yıldızlarından oluşur.  

Süpernovalar

Süpernovaların nasıl adlandırıldığına geçmeden önce “süpernova” adının kökenini inceleyelim. 16. yüzyılda astronom Tycho Brahe, sonradan SN 1572 adı verilecek olan bir süpernova keşfetti. Elbette ki o sırada bu keşfinin bir süpernova olduğunu bilmiyordu. O sadece bir gece gökyüzünde daha önce hiç olmayan bir yıldız fark etmişti. Aslında Brahe’nin gördüğü “yeni yıldız” hep oradaydı ancak çıplak gözle görülemeyecek kadar sönük olduğu için gözlemlenemiyordu. Yıldız süpernova patlaması geçirince çıplak gözle de görülebilir hâle geldi ve Tycho Brahe bu keşfini “De Nova Stella” (Yeni Yıldız Hakkında) adıyla yayınladığı kitabında duyurdu. Böylece gökyüzünde gözlemlenen “yeni yıldızlara” Latince yeni anlamına gelen nova adı verilmeye başlandı. Brahe’den yüzyıllar sonra, 1934 yılında astronomlar Walter Baade and Fritz Zwicky yayınladıkları makalede novaların iki alt türe ayrılması gerektiğini öne sürerek parlak olanlara süpernova, diğerlerine ise nova adının verilmesini önerdiler. Bu adlandırma günümüzde de aynı şekilde kullanılmaya devam etmektedir. Türkçede ise süpernova kelimesine karşılık, Latince anlamından yola çıkarak -pek kullanılmasa da- “kocayeni” adı verilmiştir. 

Süpernova patlamaları ise SN öneki ile başlayıp ardından gerçekleştiği yıl ve gerçekleşme sırasına göre alfabetik olarak büyük harflerle adlandırılır. Örneğin 2015 yılında gerçekleşen 3. süpernova SN 2015C adını alır. Alfabenin yıl içinde keşfedilen süpernova sayısına yetmediği zamanlarda bir büyük harf yerine iki küçük harf kullanılır.

Kara Delikler

Kara deliklerin adlandırılmasında da birçok farklı sistem kullanılsa da en yaygın olanlardan biri kara deliğin bulunduğu galaksi ya da takımyıldız adının sonuna * karakteri eklenmesi ile yapılan adlandırmadır. Buna örnek olarak M87 galaksisinin merkezinde bulunan M87* kara deliği gösterilebilir.

Galaksiler

Galaksilerin adlandırılmasında da diğer gökcisimlerine benzer şekilde birçok sistem kullanılagelmiştir. En çok bilinen galaksilerin Samanyolu, Andromeda, Pinwheel gibi özel adları vardır. Onun dışında özellikle yukarıda bahsettiğimiz Messier ve NGC kataloglarında bulunan galaksiler bu kataloglardaki adları ile anılır. Bunların dışında da farklı farklı adlandırma sistemleri ile adlandırılmış pek çok galaksi bulunmaktadır. 

Kuyrukluyıldızlar

Kuyrukluyıldızların adlandırılmasında IAU şu yolu izlemektedir: Öncelikle kuyrukluyıldızın tipine göre bir harf ön eki ve ardından “/” işareti konulur. Bu harfler; periyodik kuyrukluyıldızlar için P, periyodik olmayanlar için C, anlamlı ya da ölçülebilen bir yörüngeye sahip olmayanlar için X, periyodik bir yörüngeye sahip olup günümüzde kaybolanlar için D, Güneş sistemi dışından gelenler için ise I harfi şeklindedir. Bu ön ekten sonra keşfedildiği yıl ve yılın hangi tarihinde keşfedildiğine bağlı olarak bir büyük harf alır. Bu harflerin verilmesi için her ay ikiye bölünmüştür. Örneğin ocak ayının ilk yarısı A, ikinci yarısı B harfi ile adlandırılır. Aynı ayın aynı yarısında keşfedilen kuyrukluyıldızları ayırmak için ise en sona bir sayı eklenir. Örnek vermek gerekirse, 2013 yılının Ocak ayının ikinci yarısında keşfedilen 3. periyodik kuyrukluyıldızın adı P/2013 B3’tür. Her zaman olduğu gibi bu sistem dışında kullanılan farklı adlandırma sistemleri de vardır.

Üç yazıdan oluşan Astronomide Adlandırma yazı dizimiz boyunca gökcisimlerinin adlarının nereden geldiğini ve mitolojik hikayelerini inceledik, çeşitli katalog sistemleri ve günümüzde geçerli olan bazı adlandırma metotlarından bahsettik. Elbette ki astronomide burada anlattığımızdan çok daha fazla adlandırma sistemi ve çok daha çeşitli isimler bulunmaktadır. Yazı dizimizde bunlardan en çok bilinen ve kullanılanları derlemeye çalıştık. Umarız ki adlandırma konusunda genel bir perspektif sunabilmişizdir.  

Hazırlayan: Nihan Kardan & Mustafa Demirer

İTÜ Astronomi Kulübü Üyeleri

Kaynaklar

Hessman, F., Dhillon, V., Winget, D., Schreiber, M., Horne, K., Marsh, T., . . . Heber, U. (2010, December 03). On the naming convention used for multiple star systems and extrasolar planets. Retrieved December 23, 2020, from https://arxiv.org/abs/1012.0707

Prialnik, Dina (2001). “Novae”. In Paul Murdin (ed.). Encyclopedia of Astronomy and Astrophysics. Institute of Physics Publishing/Nature Publishing Group. pp. 1846–1856. ISBN 978-1-56159-268-5.

Özel, M. E., & Saygaç, T. (2004). Gökyüzünü tanıyalım. Ankara: TÜBİTAK.

http://www.pas.rochester.edu/~blackman/ast104/naming.html

https://www.messier.seds.org/

https://www.britannica.com/topic/NGC-catalog

https://www.britannica.com/science/astronomical-map/Modern-star-maps-and-catalogs

https://www.iau.org/public/themes/naming_exoplanets/

https://www.iau.org/public/themes/naming/

http://cbat.eps.harvard.edu/lists/Supernovae.html

https://www.space.com/how-to-name-black-holes.html

https://cdn.ymaws.com/www.ips-planetarium.org/resource/resmgr/pdf-articles/200409HowObjectsNamed-Bishop.pdf

Yorumlar kapatıldı.

WordPress gururla sunar | Theme: Baskerville 2 by Anders Noren.

Yukarı ↑