Yazı dizimizin bu bölümüne kadar anlattığımız yıldızların ömürlerinin sonunda evrildiği cisimlerden; kahverengi, beyaz ve siyah cüceler sıkışık hâlde birbirlerine çok yakın duran elektronların daha fazla sıkışmaya karşı uyguladıkları direnç (elektron dejenerasyon basıncı) ile dengede durmaktadır. Bu cisimlerden çok daha yoğun olan nötron yıldızlarının dengesi ise -elektronların cücelerde oluşturduğu basınca benzer şekilde- protonların elektronlarla birleşerek oluşturdukları... Okumaya Devam et →
Tüm Yazılar
Yıldız Evrimi IV: Patlamadan Sonra Yaşam
Yazı dizimizin bir önceki bölümünde bazı yıldızların ömürlerinin sonunda süpernova patlaması geçirdiğinden bahsetmiştik. Peki, süpernovanın ardından yıldızdan geriye bir şey kalır mı? Yoksa yıldız tamamen paramparça mı olur? Bu yazımızda bu soruların cevabını irdeleyeceğiz. Süpernova çeşitlerinden Tip-I yani karbon detonasyon süpernovasının ardından yıldızın bir kısmının tek parça halinde yaşama devam etmesi mümkün değildir. Yıldızın bütün... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi III: Devlerin Çöküşü
Yazı dizimizin birinci ve ikinci bölümlerinde bir yıldızın nasıl doğduğunu ve küçük kütleli yıldızların hayatının nasıl sonlandığından bahsettik. Bu yazıda ise büyük kütleli yıldızların ölümünü anlatacağız. Bütün yıldızlarda olduğu gibi kütlesi Güneş’in 8 katından daha büyük olan ve büyük kütleli yıldızlar diye adlandırılan yıldızlar da ömürlerinin çoğunu geçirdikleri ana kol evresinde merkezlerinde hidrojen ‘yakarak’ helyuma... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi II: Güneş ve Benzerlerinin Sonu
Yazı dizimizin ilk kısmında bir yıldızın nasıl doğduğundan bahsetmiştik. Bu yazıda ise yıldızların yaşamından ve küçük kütleli yıldızların ölümünden bahsedeceğiz. Bütün yıldızlar yaşamlarının çoğunu ana kol evresi adı verilen evrede geçirir. Bu evrede yıldızın çekirdeğindeki hidrojenler 'yanarak' helyuma dönüşür. Burada yanmadan kastedilen kimyasal bir tepkime olan yanma değil, nükleer füzyon tepkimesidir. Yazı dizisi boyunca da... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi I: Bir Yıldız Doğuyor
Evrendeki diğer her şey gibi yıldızlar da sürekli değişim halindedir. Her an milyarlarca yıldız doğar ve ölür. Yıldızların bu yaşam sürecine yıldız evrimi adı verilir. Buradaki evrim biyolojideki evrimden farklı olarak yıldızların yaşamları boyunca geçtiği aşamaları ifade eder. Bu süreç bazı yıldızlarda milyonlarca yıl sürebileceği gibi bazı yıldızlarda milyarlarca hatta trilyonlarca yıl sürebilir. Bu zaman... Okumaya Devam et →
Dejenere Çağ: Son Yıldız Söndüğünde
Karanlık bir gökyüzüne bakıldığı zaman, astronomlar ve amatörler çıplak gözle görülebilen çok sayıda parlak yıldıza hayran kalırlar. Açık bir gecede ve minimum ışık kirliliğinde, iyi bir gözlem noktasından ortalama bir insan yaklaşık 2500 yıldız görebilir. Atalarımızda da aynı gökyüzüne bakarken kırpışan ışıklardan dolayı bizdekiyle aynı (ya da daha kuvvetli) duyguların oluştuğunu hayal etmek kolaydır. Fakat... Okumaya Devam et →
Işık Hızının İlk Kez Ölçümü
Coğrafi keşiflerle birlikte okyanuslara açılan denizcilerin önemli bir sorunu vardı. Uçsuz bucaksız okyanusta doğru yöne seyredebilmeleri için bulundukları konumun enlem ve boylamını ölçebilmeleri gerekiyordu. Enlem tespiti görece kolaydı, geceleyin kutup yıldızının ufuk ile yaptığı açı doğrudan enlemi veriyordu. Gündüz ise Güneş’in en yüksekte olduğu konumun (yani tam öğle vakti) ufka göre açısını sekstant denilen bir... Okumaya Devam et →
LIGO ve Kütleçekim Dalgaları
Milyonlarca yıl önce evrenin uzak bir köşesinde biri yaklaşık 36 Güneş kütleli, diğeri yaklaşık 29 Güneş kütleli iki karadelik birleşerek yaklaşık 62 Güneş kütleli dev bir karadelik oluşturdu. Aradaki 3 Güneş kütlesi kadar kütle farkı enerjiye dönüştü ve kütleçekim dalgaları şeklinde uzay-zamanın dokusunu dalgalandırarak evrende yol almaya başladı. 14 Eylül 2015 günü bu dalgalar Dünya’ya... Okumaya Devam et →
Güneş Rüzgârları
Güneş'in Dünya ve diğer gezegenler üzerinde önemli etkileri vardır. Sahip olduğu karmaşık yapısı ve bunun sonucunda ortaya çıkan Güneş rüzgârları, koronal kütle atılımları (coronal mass ejection-CME) ve gezegenlerarası manyetik alan saçılımları (interplanetary magnetic field-IMF) gibi etkenler teknolojik araçları ve hatta günlük hayatımızı bile etkiler. Güneş rüzgârları, Güneş üzerinde bulunan koronal deliklerden (taçküre delikleri) çıkar, çoğunlukla... Okumaya Devam et →
Evrenin Rengi
13,8 milyar yıl önce Büyük Patlama ile oluşan evren, ilk saniyelerinde şu anki haline göre oldukça yoğun ve sıcaktı. Öyle ki ışığın oluşabilmesi için evrenin biraz soğuması gerekiyordu. Oluşumundan yaklaşık 10 saniye sonra evrenin foton çağına girmesiyle proton ve nötronlar, hidrojen ve helyum çekirdekleri içinde soğudular. Bunun sonucunda uzay boşluğu bu çekirdeklerin plazmaları, elektronlar ve... Okumaya Devam et →
Evrenin Nihai Kaderi – II
Yazı dizimizin ilk bölümünü buradan okuyabilirsiniz. Kütle-Enerji Yoğunluğunun Bileşenleri Peki evrendeki bu kütle-enerjiyi ne meydana getiriyor? Cevaba evrendeki tüm yıldızların ve gezegenlerin kütleleri derseniz, inanılmaz bir şekilde yanılırsınız. Biraz daha düşünün... Fotonların da enerji taşıdığını hatırlayıp onları da hesaba katarsanız, iyi fakat hala yetersiz kalan bir hamle yapmış olursunuz. Bildiğimiz bir şey var o da,... Okumaya Devam et →
Evrenin Nihai Kaderi – I
İnsanoğlu, ortaya çıkışından itibaren etrafında gözlemlediği olaylar arasında ilişkiler ve örüntüler bularak bu örüntüleri gelecekte olacak olan olayları tahmin etmek için kullanmıştır. Birkaç kez yağmurun gök gürültüsüne eşlik ettiğini gözlemleyen atalarımız, bir süre sonra gök gürültüsünü duyduğu an yağmurun yaklaştığı tahminini yapmaya başladılar. Bu tarz çıkarımları yapmak, insan (ve genel olarak tüm canlıların) beyninin en... Okumaya Devam et →
Karadelikleri Fotoğraflamak
Geçen günlerde yaşanan bir gelişme başta fizik ve astronomi olmak üzere tüm bilim dallarını derinden etkiledi. 10 Nisan 2019’da, insanlık tarihinde ilk defa bir karadeliğin görüntüsünün alındığı duyuruldu! Daha spesifik olursak, Başak Takımyıldızı’nda bulunan Messier 87 isimli gökadanın merkezinde konumlanmış olan yüksek kütleli karadeliğin görüntüsü, 2 yıl süren meşakkatli işlemlerden geçtikten sonra yayınlandı. Görüntü, Event... Okumaya Devam et →
Zamanın Doğası – II
Yazı dizimizin ilk bölümünü okumadıysanız buradan okuyabilirsiniz. Zamanın Doğasına Bilimsel Bakış Bilim, ilk bakışta birbiri ile alakadar olmayan olgular arasında derin bağlantılar bulup, evreni bu bağlantılar aracılığı ile keşfetme sanatıdır. Bugün, kâinat hakkındaki bilgilerimizin çoğunu bu bağlantıları ortaya çıkaran Einstein ve Newton gibi dâhilere borçluyuz. Bu bağlantılar genellikle kendilerini, sonuçları o ana kadarki bilimsel birikimle... Okumaya Devam et →
Zamanın Doğası – I
Dünya’daki tüm canlılar evrimleşerek oluşmuştur ve buna insanlar da dahildir. Evrimin asıl amacı bulunduğu çevreye uyum sağlayan canlılar ortaya çıkarmaktır fakat bu, canlıların bu uyumu bilinçli bir şekilde sağladıkları anlamına gelmez. Mağarada yollarını bulmak için çıkardıkları ultrasonik sesleri kullanan yarasaların gerçekten de akustik bilimine hâkim olduklarını iddia edemeyiz. İnsanlar olarak doğayı anlama konusunda yarasalardan ve... Okumaya Devam et →
Uzaydaki Oluşumların Kimyası ve Spektroskopi
Işık-Madde Etkileşimine Dayalı Modern Tekniklerin UzayAraştırmalarında Kimya Bilgisi için Kullanımı Uzay araştırmalarında Galileo Galilei’nin 1609 yılında teleskop kullanmasıyla yarattığı atılımı günümüzde daha modern teknikler kullanarak gerçekleştirmekteyiz. Günümüze kadar, çapı 10 metreyi aşan devasa teleskoplarla yaşadığımız evrende gözlem yapmış olmakla beraber, daha fazla bilgiyi ifşa edebilecek metot ve araçlar da geliştirilmiştir. Örneğin, Galileo Galilei’nin teleskopları ile... Okumaya Devam et →
Işık Hızı ve Uzay-Zaman Fenomenleri ile Özel Görelilik
İnsanlık tarihi boyunca yeni yeni keşfedilen fizik kanunları her zaman insanlığa merak uyandırıcı nitelikte olmuştur. Ancak bir fikir ortaya atılmıştır ki insan sağduyusuyla çeliştiği için algılarımıza uyması bir hayli güç olmuş ve olacaktır. Uzun yıllar boyu öne sürdüğü şeylerin fizikçilere yol gösterdiği bilim insanı Newton, klasik fizik mantığından yararlanarak; örneğin 100 km/s hızla gelmekte olan... Okumaya Devam et →
Kuyruklu Yıldızlar
Kuyruklu yıldızların ne olduğuna dair tanıma girmeden önce onlarla sıkça karıştırılan iki gök cisminin tanımını vermek istedim. Asteroit: Yörüngeleri Mars ve Jüpiter gezegenleri arasında kalan ve sayıları yaklaşık 40000 kadar olan küçük gezegenlere asteroit (İng: asteroid) denir. Bu küçük gezegenler (İng: minor planet), kütle ve hacimlerinden ötürü gezegenimsi (İng: planetoid) olarak da bilinirler. Ayrıca, bilindiği... Okumaya Devam et →
Radyasyon ve Evren – II
Radyasyon konusunu işlemeye devam ediyoruz. Bu konu hakkındaki birinci yazımızı buradan okuyabilirsiniz. SPEKTRUM: Gözlem yapmak astronominin temel gerekliliklerinden biridir. İnsanlar sadece görünür ışık tayfında bulunan dalga boyu aralığında ışıma yapan cisimleri algılayabilmektedir. Bu da insanların evrenimizin sadece küçük bir kısmını görebilmesine sebep olmaktadır. İnsan gözü görünür ışık tayfındaki dalga boyu aralığında bulunan cisimleri görebilmektedir. Oysa... Okumaya Devam et →
Radyasyon ve Evren – I
Gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz nesneler herhangi bir inceleme ya da araştırma yapabilmek için çok uzakta bulunmaktadırlar. Işık hızında seyahat edebildiğimizi farz etsek bile gezegenimizden 2.5 milyon ışık yılı uzaklıkta bulunan Andromeda galaksisine araştırma yapmak için gidip gelmemiz 2.5 milyon yıl + 2.5 milyon yıldan 5 milyon yıl yapar. Böyle bir zaman dilimi insanların ömrü ve dünya... Okumaya Devam et →