Astronomi Tarihi IV: Aydınlanma ve Gözlem Çağı

Isaac Newton Kepler'in yasalarının fiziksel açıklamasına ancak İngiliz fizikçi ve matematikçi Isaac Newton, 1687 yılında yayınladığı Philosophiae Naturalis Principia Mathematica (Doğa Felsefesinin Matematiksel Prensipleri) ile kavuşabildi. Burada Newton evrensel kütleçekim kanunuyla birlikte hareket yasalarını tanıttı. Evrensel kütleçekim kanunu, evrendeki herhangi iki cismin birbirlerini kütlelerinin çarpımıyla doğru orantılı, birbirlerinden uzaklıklarının karesiyle ters orantılı olan bir kuvvetle... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi III: Rönesans Astronomisi

Daha önceki yazılarımızda tarih öncesi çağ, Mezopotamya, Antik Yunan medeniyetlerindeki astronomi geçmişinden bahsedip Hint, Çin, İslam kültürleri ile Avrupa Orta Çağı astronomisini incelemiştik. Şimdi ise tarihteki yolculuğumuza Rönesans dönemi ile devam ediyoruz. Avrupa astronomisi, antik Yunanların astronomi seviyesine ancak Rönesans dönemi 1496’sında Georg von Peuerbach tarafından başlanan ve öğrencisi Regiomontanus tarafından tamamlanan “Batlamyus’un Almagest’inin Somut Örneği... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi II: Orta Çağ Astronomisi

Yazı dizimizin ilk yazısında astronomi tarihinin gelişim sürecine ilk adımı tarih öncesi çağ buluntularından ve antik çağda astronomik çalışmalar yapan bazı medeniyetlerden bahsederek atmıştık. Bu yazımızda birçok döneme yayılan Hint ve Çin astronomi çalışmalarından bahsedecek ve İslam Dünyası ve Orta Çağ Avrupası’na geçiş yapacağız. Hindistan Hint altkıtasına ait astronomi geçmişi, M.Ö. 3000 yıllarında Güney Asya’daki... Okumaya Devam et →

Astronomi Tarihi I: Antik Astronomi

Günümüze ulaşmış bilim ve dolayısıyla astronomi bilgilerimiz, çok uzun yılların oluşturduğu kümülatif bir birikim sayesinde şu an insanlığın bilgi kütüphanesinde yer alıyor. Eğer astronomiye dair bilgilenmek ve çalışmak istiyorsak, bugün kullanacağımız bu bilgi kütüphanesinin şu anki konumuna nasıl geldiğini de öğrenmemiz gerek. Astronomi, henüz milattan önceki ilk binyılın (M.Ö. 1. milenyum) ikinci döneminde görece karmaşık,... Okumaya Devam et →

Galaksiler IV: Aktif Galaksi Türleri ve Merkezî Güç Kaynakları

Seyfert Galaksileri 1943 yılında Amerikalı gözlemsel astronom Carl Seyfert, Wilson Dağı Gözlemevinde sarmal galaksiler üzerine çalışırken günümüzde Seyfert galaksileri olarak bilinen aktif galaksi sınıfını keşfetti. Seyfert galaksileri özellikleri bakımından normal galaksiler ile en enerjik aktif galaksiler arasında konumlanan gökcisimleridir. Seyfert galaksileri yüzeysel olarak bakıldığında sıradan sarmal galaksileri andırır. Gerçekten de Seyfert’in galaktik diskindeki ve sarmal... Okumaya Devam et →

Galaksiler III: Hubble Yasası ve Aktif Galaksiler

Galaksilerin ve Galaksi Kümelerinin Hareketleri Bir galaksi kümesi içerisindeki galaksiler az çok rastgele hareket eder. Daha büyük ölçeklerde kümelerin kendilerinin de rastgele, düzensiz harekete sahip olması beklenir. Ancak gerçekte durum bu şekilde değildir. En büyük ölçeklerde, galaksiler ve galaksi kümeleri aynı şekilde çok düzenli bir harekete sahiptir. Evrensel Durgunluk 1917’de, Percival Lowell yönetiminde çalışan Amerikalı... Okumaya Devam et →

Galaksiler II: Galaksilerin Uzaydaki Dağılımı

Galaksiler uzayda düzgün dağılmış hâlde bulunmaz. Aksine, daha büyük madde yığınları hâlinde kümelenme eğilimindedirler. Bu düzensiz dağılım, onların hem görünüşlerini hem de evrimlerini belirlemeye katkı sağlar. Astronomide bir nesnenin ne kadar uzakta olduğunu bilmek o nesneyi anlamak için oldukça önemlidir. Bu yüzden gökbilimcilerin galaksilere olan uzaklıkları ölçmek için kullandıkları yöntemler de büyük önem taşır. Mesafelerin... Okumaya Devam et →

Galaksiler I: Evrenin Yapıtaşları

Görüş alanımızı tam anlamıyla kozmik ölçekte genişlettiğimiz zaman, çalışmalarımızın odağı dramatik ölçüde değişir. Gezegenler önemsiz hale gelir, yıldızlar ise yalnızca hidrojen tüketim noktaları haline ve galaksilerin adeta evrenin atomları haline geldiğini fark ederiz. Evrende bizim galaksimizin ötesinde milyonlarca galaksi barındığını biliyoruz. Her biri gaz, toz, kara madde barındıran ve kütleçekimsel olarak birbirlerine bağlı olan, geniş... Okumaya Devam et →

Takvimler III: Alternatif Takvimler

Yazı dizimizin bir önceki yazısında Gregoryen takvim ve Türklerin tarih boyu kullandığı bazı takvimlerden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise alternatif takvimler ve kusursuz takvimin arayışından bahsedeceğiz. Alternatif Takvimler Alternatif takvimler, çağlar boyu kullanılmış ve kabul gören takvimlere alternatif olarak tasarlanmış farklı amaçlara hizmet edebilen takvimlerdir. Bu takvimler genellikle gündelik hayatta kullanmaya yönelik işlevsel takvimler olmanın yanı... Okumaya Devam et →

Takvimler II: Gregoryen Takvim ve Diğer Takvimler

Yazı dizimizin ilk yazısında takvim türleri, bilinen ilk takvim ve Gregoryen takvimin doğuşuna kadar geçen süreçten bahsetmiştik. Bu yazımızda ise günümüzde en sık kullanılan takvim olan Gregoryen takvimden ve Türklerin tarih boyu kullandıkları bazı diğer takvimlerden bahsedeceğiz. Gregoryen Takvim Jülyen takvimin yapılan yanlış hesaplamalar sonucu tropikal yılı tam olarak doğru göstermemesi ve her 4 yılda... Okumaya Devam et →

Takvimler I: Takvimin Doğuşu ve Jülyen Takvim

İnsanlar, tarih boyunca zamanın akışını kavrayabilmek için çabalamış ve bu uğurda sayısız sistem üretmiştir. Kullanılan yöntemler çağlar boyu sürekli değişmiş olsa da algılanması güç bu kavramı takip edebilmek için onu parçalara bölme fikrinin her daim geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Zamanı gün, ay, yıl gibi belirli aralıklara bölen takvim sistemlerinin ortaya çıkışı da bu şekilde olmuştur.... Okumaya Devam et →

Dejenere Çağ: Son Yıldız Söndüğünde

Karanlık bir gökyüzüne bakıldığı zaman, astronomlar ve amatörler çıplak gözle görülebilen çok sayıda parlak yıldıza hayran kalırlar. Açık bir gecede ve minimum ışık kirliliğinde, iyi bir gözlem noktasından ortalama bir insan yaklaşık 2500 yıldız görebilir. Atalarımızda da aynı gökyüzüne bakarken kırpışan ışıklardan dolayı bizdekiyle aynı (ya da daha kuvvetli) duyguların oluştuğunu hayal etmek kolaydır. Fakat... Okumaya Devam et →

Evrenin Rengi

13,8 milyar yıl önce Büyük Patlama ile oluşan evren, ilk saniyelerinde şu anki haline göre oldukça yoğun ve sıcaktı. Öyle ki ışığın oluşabilmesi için evrenin biraz soğuması gerekiyordu. Oluşumundan yaklaşık 10 saniye sonra evrenin foton çağına girmesiyle proton ve nötronlar, hidrojen ve helyum çekirdekleri içinde soğudular. Bunun sonucunda uzay boşluğu bu çekirdeklerin plazmaları, elektronlar ve... Okumaya Devam et →

Karadelikleri Fotoğraflamak

Geçen günlerde yaşanan bir gelişme başta fizik ve astronomi olmak üzere tüm bilim dallarını derinden etkiledi. 10 Nisan 2019’da, insanlık tarihinde ilk defa bir karadeliğin görüntüsünün alındığı duyuruldu! Daha spesifik olursak, Başak Takımyıldızı’nda bulunan Messier 87 isimli gökadanın merkezinde konumlanmış olan yüksek kütleli karadeliğin görüntüsü, 2 yıl süren meşakkatli işlemlerden geçtikten sonra yayınlandı. Görüntü, Event... Okumaya Devam et →

Kadir Sistemi

Giriş Hayatında bir kere de olsa gökyüzüne bakmış olan birisi, gökyüzündeki yıldızların aynı parlaklıkta görünmediğini bilir. Zar zor seçilen sönük yıldızların olmasının yanında göze çarpacak derecede parlak yıldızlar da mevcuttur. İnsanoğlu, tanık olduğu olaylar ve gördüğü varlıkları sınıflandırmada pek istekli olduğu için yıldızları parlaklıklarına göre ayıran bir sınıflandırma sisteminin ortaya çıkması gayet doğal. İşte genel... Okumaya Devam et →

Evreni Karışlamak: Gök Cisimlerinin Uzaklıkları Nasıl Bulunur?

Eski çağlardan beri insanlar yeryüzündeki uzunlukları ölçmek çeşitli birimler geliştirmiş ve günlük hayatta bu birimleri sıklıkla kullanmışlardır. Ancak başımızı yukarı çevirdiğimizde gök cisimlerinin bize olan uzaklığını belirlemek için Dünya üzerinde referans alabileceğimiz herhangi bir nesne olmadığını fark ederiz. M.Ö. 200 yılında Yer'in çevresinin Eratosthenes adlı Mısırlı bir bilim insanı tarafından hesaplanmasından sonra uzun yıllar boyunca... Okumaya Devam et →

Işık Kirliliği Hakkında Bilinmesi Gereken Her Şey

Gece asırlardır "yıldızlı" kelimesi ile betimlenmiştir, ancak 20.yy'ın ikinci yarısından itibaren bu betimlemenin yavaş yavaş geçersizleştiğini görüyoruz.  Ne de olsa buna artık alışmış sayılırız, çoğumuz gece sokakta yürürken yukarılarda Samanyolu'nu görmeyi ummuyor, tersine şehir dışında gökyüzününün akıl almaz güzelliğini gördüğümüz zaman bunu şaşkınlıkla karşılıyoruz. Bunun  tek  sebebi ışık kirliliğidir. Ses kirliliği, hava kirliliği, su kirliliği... Okumaya Devam et →

WordPress gururla sunar | Theme: Baskerville 2 by Anders Noren.

Yukarı ↑