Galaksiler uzayda düzgün dağılmış hâlde bulunmaz. Aksine, daha büyük madde yığınları hâlinde kümelenme eğilimindedirler. Bu düzensiz dağılım, onların hem görünüşlerini hem de evrimlerini belirlemeye katkı sağlar. Astronomide bir nesnenin ne kadar uzakta olduğunu bilmek o nesneyi anlamak için oldukça önemlidir. Bu yüzden gökbilimcilerin galaksilere olan uzaklıkları ölçmek için kullandıkları yöntemler de büyük önem taşır. Mesafelerin... Okumaya Devam et →
Tüm Yazılar
Galaksiler I: Evrenin Yapıtaşları
Görüş alanımızı tam anlamıyla kozmik ölçekte genişlettiğimiz zaman, çalışmalarımızın odağı dramatik ölçüde değişir. Gezegenler önemsiz hale gelir, yıldızlar ise yalnızca hidrojen tüketim noktaları haline ve galaksilerin adeta evrenin atomları haline geldiğini fark ederiz. Evrende bizim galaksimizin ötesinde milyonlarca galaksi barındığını biliyoruz. Her biri gaz, toz, kara madde barındıran ve kütleçekimsel olarak birbirlerine bağlı olan, geniş... Okumaya Devam et →
Özel Görelilik Kuramı
20. yüzyıla kadar fizikçiler evreni anlamak için klasik fizik yasalarından yararlanıyordu ancak bu yasalarda bazı problemler olduğu da Einstein’dan on yıllar önce biliniyordu. 1865 yılında James Clerk Maxwell ışığın hem elektriksel hem de manyetik özelliklere sahip bir dalga olduğunu ortaya koydu. Bu süreçte ışık hızının tüm bilinen parçacıklar için üst limit hız olduğu, 19. yüzyılın... Okumaya Devam et →
Fermi Paradoksu II: Olası Çözümler
Gökyüzünün açık olduğu bir gecede yıldızlara bakmak içimizde bir his doğurur; hayranlık, şaşkınlık ve boşluk hissi. Anlamakta güçlük çektiğimiz bir evrenle karşı karşıya buluruz kendimizi. Varlığımızı ve yaptıklarımızı önemsiz hissederiz belki de. Tüm bunları hissederken de aklımıza bir soru takılır, böyle bir yerde gerçekten de yalnız mıyız? 1950’de Los Alamos Ulusal Laboratuvarında çalışan Enrico Fermi... Okumaya Devam et →
Fermi Paradoksu I: Yalnız Mıyız?
Uzayın ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu ve Dünya üzerindeki canlılar olarak böylesine akıl almayan büyüklükteki bir evrende yalnız olup olmadığımızı hepimiz hayretle merak edip düşünmüşüzdür. Aklımızdaki bu soru insanlığın henüz cevaplandıramadığı ve en merak edilen sorulardan biri olarak hâlâ geçerliliğini koruyor. Dünya’daki hayata evrilmiş bir tür olarak biz insanlar Dünya yaşamına uygun büyüklüklere alışmışız ve... Okumaya Devam et →
Takvimler III: Alternatif Takvimler
Yazı dizimizin bir önceki yazısında Gregoryen takvim ve Türklerin tarih boyu kullandığı bazı takvimlerden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise alternatif takvimler ve kusursuz takvimin arayışından bahsedeceğiz. Alternatif Takvimler Alternatif takvimler, çağlar boyu kullanılmış ve kabul gören takvimlere alternatif olarak tasarlanmış farklı amaçlara hizmet edebilen takvimlerdir. Bu takvimler genellikle gündelik hayatta kullanmaya yönelik işlevsel takvimler olmanın yanı... Okumaya Devam et →
Takvimler II: Gregoryen Takvim ve Diğer Takvimler
Yazı dizimizin ilk yazısında takvim türleri, bilinen ilk takvim ve Gregoryen takvimin doğuşuna kadar geçen süreçten bahsetmiştik. Bu yazımızda ise günümüzde en sık kullanılan takvim olan Gregoryen takvimden ve Türklerin tarih boyu kullandıkları bazı diğer takvimlerden bahsedeceğiz. Gregoryen Takvim Jülyen takvimin yapılan yanlış hesaplamalar sonucu tropikal yılı tam olarak doğru göstermemesi ve her 4 yılda... Okumaya Devam et →
Takvimler I: Takvimin Doğuşu ve Jülyen Takvim
İnsanlar, tarih boyunca zamanın akışını kavrayabilmek için çabalamış ve bu uğurda sayısız sistem üretmiştir. Kullanılan yöntemler çağlar boyu sürekli değişmiş olsa da algılanması güç bu kavramı takip edebilmek için onu parçalara bölme fikrinin her daim geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Zamanı gün, ay, yıl gibi belirli aralıklara bölen takvim sistemlerinin ortaya çıkışı da bu şekilde olmuştur.... Okumaya Devam et →
Teleskoplar III: Uzay Teleskopları
Yazı dizimizin bir önceki yazısında Dünya üzerindeki teleskopların en kritik engelinin atmosfer olduğundan bahsetmiştik. Atmosfer elektromanyetik spektrumun belirli aralığındaki dalga boylarını geçirdiğinden bütün spektrum bandında gözlem yapmak mümkün değildir. Ayrıca geçirdiği dalga boylarında yapılan gözlemlerde bulanık ve titrek bir görüntü oluşmasına sebep olmaktadır. Her ne kadar bu problem adaptif optik gibi teknolojilerle en aza indirgense... Okumaya Devam et →
Teleskoplar II: Dünya Üzerindeki Teleskoplar
Önceki yazımızda teleskopların amatör, dolayısıyla sadece görünür dalga boyunda çalışan türlerinden bahsetmiştik. Bu yazımızda ise ölçeği büyüterek hem daha büyük hem de elektromanyetik spektrumun daha geniş aralığında çalışan teleskoplardan bahsedeceğiz. Gökyüzünü daha derinlemesine incelemek ve üzerine araştırmalar yapabilmek için Dünya üzerine kurulan teleskopların en önemli engellerinden biri Dünya’nın atmosferidir. Atmosfer elektromanyetik dalgaların bir kısmını geçirirken... Okumaya Devam et →
Teleskoplar I: Temel Bilgiler ve Amatör Teleskoplar
Gökyüzüne başımızı çevirdiğimizde çoğunlukla beyaz birer nokta olarak gördüğümüz gök cisimlerinin aslında kocaman olduklarını, bizden çok uzakta oldukları için onları küçücük gördüğümüzü biliyoruz. Bu mesafeleri kısaltmak ve gök cisimlerini daha yakından, daha detaylı görebilmek için teleskop veya dürbün kullanırız. Teleskoplar en temelde ışık toplayarak ve topladığı ışığı odaklayarak görüntü oluşturan aletlerdir. Bu yazımızda sadece görünür... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi V: Karanlık Son
Yazı dizimizin bu bölümüne kadar anlattığımız yıldızların ömürlerinin sonunda evrildiği cisimlerden; kahverengi, beyaz ve siyah cüceler sıkışık hâlde birbirlerine çok yakın duran elektronların daha fazla sıkışmaya karşı uyguladıkları direnç (elektron dejenerasyon basıncı) ile dengede durmaktadır. Bu cisimlerden çok daha yoğun olan nötron yıldızlarının dengesi ise -elektronların cücelerde oluşturduğu basınca benzer şekilde- protonların elektronlarla birleşerek oluşturdukları... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi IV: Patlamadan Sonra Yaşam
Yazı dizimizin bir önceki bölümünde bazı yıldızların ömürlerinin sonunda süpernova patlaması geçirdiğinden bahsetmiştik. Peki, süpernovanın ardından yıldızdan geriye bir şey kalır mı? Yoksa yıldız tamamen paramparça mı olur? Bu yazımızda bu soruların cevabını irdeleyeceğiz. Süpernova çeşitlerinden Tip-I yani karbon detonasyon süpernovasının ardından yıldızın bir kısmının tek parça halinde yaşama devam etmesi mümkün değildir. Yıldızın bütün... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi III: Devlerin Çöküşü
Yazı dizimizin birinci ve ikinci bölümlerinde bir yıldızın nasıl doğduğunu ve küçük kütleli yıldızların hayatının nasıl sonlandığından bahsettik. Bu yazıda ise büyük kütleli yıldızların ölümünü anlatacağız. Bütün yıldızlarda olduğu gibi kütlesi Güneş’in 8 katından daha büyük olan ve büyük kütleli yıldızlar diye adlandırılan yıldızlar da ömürlerinin çoğunu geçirdikleri ana kol evresinde merkezlerinde hidrojen ‘yakarak’ helyuma... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi II: Güneş ve Benzerlerinin Sonu
Yazı dizimizin ilk kısmında bir yıldızın nasıl doğduğundan bahsetmiştik. Bu yazıda ise yıldızların yaşamından ve küçük kütleli yıldızların ölümünden bahsedeceğiz. Bütün yıldızlar yaşamlarının çoğunu ana kol evresi adı verilen evrede geçirir. Bu evrede yıldızın çekirdeğindeki hidrojenler 'yanarak' helyuma dönüşür. Burada yanmadan kastedilen kimyasal bir tepkime olan yanma değil, nükleer füzyon tepkimesidir. Yazı dizisi boyunca da... Okumaya Devam et →
Yıldız Evrimi I: Bir Yıldız Doğuyor
Evrendeki diğer her şey gibi yıldızlar da sürekli değişim halindedir. Her an milyarlarca yıldız doğar ve ölür. Yıldızların bu yaşam sürecine yıldız evrimi adı verilir. Buradaki evrim biyolojideki evrimden farklı olarak yıldızların yaşamları boyunca geçtiği aşamaları ifade eder. Bu süreç bazı yıldızlarda milyonlarca yıl sürebileceği gibi bazı yıldızlarda milyarlarca hatta trilyonlarca yıl sürebilir. Bu zaman... Okumaya Devam et →
Dejenere Çağ: Son Yıldız Söndüğünde
Karanlık bir gökyüzüne bakıldığı zaman, astronomlar ve amatörler çıplak gözle görülebilen çok sayıda parlak yıldıza hayran kalırlar. Açık bir gecede ve minimum ışık kirliliğinde, iyi bir gözlem noktasından ortalama bir insan yaklaşık 2500 yıldız görebilir. Atalarımızda da aynı gökyüzüne bakarken kırpışan ışıklardan dolayı bizdekiyle aynı (ya da daha kuvvetli) duyguların oluştuğunu hayal etmek kolaydır. Fakat... Okumaya Devam et →
Işık Hızının İlk Kez Ölçümü
Coğrafi keşiflerle birlikte okyanuslara açılan denizcilerin önemli bir sorunu vardı. Uçsuz bucaksız okyanusta doğru yöne seyredebilmeleri için bulundukları konumun enlem ve boylamını ölçebilmeleri gerekiyordu. Enlem tespiti görece kolaydı, geceleyin kutup yıldızının ufuk ile yaptığı açı doğrudan enlemi veriyordu. Gündüz ise Güneş’in en yüksekte olduğu konumun (yani tam öğle vakti) ufka göre açısını sekstant denilen bir... Okumaya Devam et →
LIGO ve Kütleçekim Dalgaları
Milyonlarca yıl önce evrenin uzak bir köşesinde biri yaklaşık 36 Güneş kütleli, diğeri yaklaşık 29 Güneş kütleli iki karadelik birleşerek yaklaşık 62 Güneş kütleli dev bir karadelik oluşturdu. Aradaki 3 Güneş kütlesi kadar kütle farkı enerjiye dönüştü ve kütleçekim dalgaları şeklinde uzay-zamanın dokusunu dalgalandırarak evrende yol almaya başladı. 14 Eylül 2015 günü bu dalgalar Dünya’ya... Okumaya Devam et →
Güneş Rüzgârları
Güneş'in Dünya ve diğer gezegenler üzerinde önemli etkileri vardır. Sahip olduğu karmaşık yapısı ve bunun sonucunda ortaya çıkan Güneş rüzgârları, koronal kütle atılımları (coronal mass ejection-CME) ve gezegenlerarası manyetik alan saçılımları (interplanetary magnetic field-IMF) gibi etkenler teknolojik araçları ve hatta günlük hayatımızı bile etkiler. Güneş rüzgârları, Güneş üzerinde bulunan koronal deliklerden (taçküre delikleri) çıkar, çoğunlukla... Okumaya Devam et →