Diğer Gezegenlerde de Kuzey Işıkları Var Mı?

Kuzey ışıklarını görmek muhtemelen asla unutamayacağınız deneyimlerden biridir. Birbirleri arasında dans eden bu kırmızı, yeşil ve mor ışık şeritleri Kuzey Kutup Dairesi'nden New York ve Londra'ya kadar olan orta kuzey enlemlerini geceleri periyodik olarak aydınlatır. Benzer ışıklar Güney yarım kürede de meydana gelir ve Antarktika çevresinden yayılır. Bu esrarengiz ışıklar, aurora adı verilen ve adını... Okumaya Devam et →

Devasa Kütleli Karadeliklerin Büyümesindeki İpuçları

Samanyolu birkaç milyar yıldıza sahip iken Mrk 462’nin sadece birkaç 100 milyon yıldıza sahip olması onu cüce galaksi sınıfında yer almasına neden oluyor. Bu durum gizlenmiş süper kütleli karadeliğin cüce bir galakside bulunmasının ilk örneklerinden biridir. Ancak yine de Mrk 462’de bulunan karadelik süper kütleli karadelikler içerisinde en küçüklerden biridir ve bu karadelikleri tespit etmek... Okumaya Devam et →

HD 3167 Yıldız Sistemi ve Sıra Dışı Yörüngeleri

Dünya’nın içinde olduğu Güneş Sistemi’nden yıldız sistemlerine aşinayız. Yıldız sistemlerinde bulunan gezegenlerin sayısı değişkenlik göstermekte ve hatta bazen hiç gezegeni olmayan yıldız sistemleri görmek de mümkün olmaktadır. Gezegenleri olan yıldız sistemlerinde Güneş Sistemi’mizde de olduğu gibi tüm gezegenler yıldızın çevresinde bulunan aynı düz plaka benzeri bir yörüngede hareket etmektedir. Ancak Dünya’dan 150 ışık yılı uzaklıktaki... Okumaya Devam et →

Elektron Yakalama Süpernovası

“Süpernova” yıldızların patlamasıyla meydana gelen bir fenomendir. Genellikle süpernovalardan bahsedilirken çekirdek çökmesi ile ortaya çıkan “tip 2 süpernovalar” kastedilir. Bu tür süpernovalar 10 Güneş kütlesinden büyük yıldızların ömürlerini tamamlamasıyla gerçekleşir ve şartlara göre arkalarında nötron yıldızı ya da karadelik bırakırlar. Bilinen bir diğer süpernova türü olan “tip 1 süpernovalar” ise beyaz cüce sınıfındaki bir yıldızın... Okumaya Devam et →

Yılancı Takımyıldızındaki Yıldız Oluşum Bölgesi Güneş Sistemi’mizin Oluşumuna Dair Yeni Bilgiler Veriyor

16 Ağustos’ta Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmada Yılancı takımyıldızındaki aktif yıldız oluşum bölgesi, gökbilimcilere kendi Güneş Sistemi'mizin doğduğu koşullar hakkında yeni bilgiler verirken aynı zamanda Güneş Sistemi'mizin kısa ömürlü radyoaktif elementlerle nasıl zenginleştiğini de gösterdi. Güneş Sistemi'nin doğuşunda radyoaktif maddelerin varlığı son 50 yıldır büyük bir bilmece olmuştur. Radyoaktif elementlerle zenginleşme sürecinin kanıtı ise göktaşlarındaki... Okumaya Devam et →

Farklı Bir Yıldız Sisteminden Gelen İkinci Ziyaretçi: 2I/Borisov Kuyrukluyıldızı

2019 yılında amatör gökbilimci Gennady Borisov tarafından ev yapımı bir teleskopla gözlemlenen, sonrasında 2I/Borisov olarak adlandırılan kuyrukluyıldızın 2017’de keşfedilen Oumuamua isimli gökcisminden sonra Güneş Sistemi'mize farklı bir yıldız sisteminden geldiği tespit edilen ikinci nesne olduğu ortaya çıktı. Güneş Sistemi'mizde bulunan çoğu kuyrukluyıldız, Kuiper Kuşağı ve çok daha uzaktaki Oort Bulutu adı verilen bölgelerde büyük kaya... Okumaya Devam et →

Venüs’ün ‘Kayıp Yaşanabilir’ Dünyasını İncelemek İçin İki Yeni Görev

NASA, Dünya’nın yakın gezegen komşusu olan Venüs’e göndermek amacıyla DAVINCI+ ve VERITAS isimli iki yeni görev belirledi. Bu yeni görevler, Venüs’ün Dünya ile pek çok benzer özelliği varken nasıl günümüzdeki hâline geldiğini anlamayı amaçlıyor. Venüs belki de iklimi ve sahip olduğu okyanus ile Güneş Sistemi’ndeki Dünya benzeri ilk yaşanabilir gezegen olabilir. Bu görevler, Şubat 2020’de... Okumaya Devam et →

Jüpiter’de İlk Kez Ölçülen Güçlü Stratosferik Rüzgârlar

Bir gökbilim ekibi, ALMA (Atacama Büyük Milimetre/Milimetre-altı Dizisi) aracılığıyla Jüpiter’in atmosferinin orta seviyelerindeki rüzgârları ilk kez doğrudan ölçtü. Araştırmacılar, 1994’te gerçekleşen bir kuyrukluyıldız çarpışmasını inceleyerek hızı saatte 1450 kilometreye kadar çıkan güçlü fırtınaları ölçmeyi başardı. Jüpiter sahip olduğu renk bantlarıyla diğer gezegenlerden ayrılmaktadır. Gökbilimciler bu bantların hareketlerini inceleyerek atmosferin alt seviyelerindeki rüzgârlar hakkında fikir edinebiliyor.... Okumaya Devam et →

Phobos ve Deimos’un Gizemli Kökeni

ETH Zürih ve ABD Deniz Gözlemevi araştırmacıları tarafından Mars’ın iki küçük uydusu Phobos ve Deimos’un gizemli kökenleri hakkında yeni bir teori ortaya atıldı. Ekip, veriler ve modellemeler ile iki uydunun da Mars ile birlikte oluşan ve daha sonra parçalanan bir kütleden meydana geldiği sonucuna vardı. Aslında bu iki uydu; düzensiz şekilleri, kraterli yüzeyleri ve sırasıyla... Okumaya Devam et →

WordPress gururla sunar | Theme: Baskerville 2 by Anders Noren.

Yukarı ↑