16 Ağustos’ta Nature dergisinde yayınlanan bir araştırmada Yılancı takımyıldızındaki aktif yıldız oluşum bölgesi, gökbilimcilere kendi Güneş Sistemi'mizin doğduğu koşullar hakkında yeni bilgiler verirken aynı zamanda Güneş Sistemi'mizin kısa ömürlü radyoaktif elementlerle nasıl zenginleştiğini de gösterdi. Güneş Sistemi'nin doğuşunda radyoaktif maddelerin varlığı son 50 yıldır büyük bir bilmece olmuştur. Radyoaktif elementlerle zenginleşme sürecinin kanıtı ise göktaşlarındaki... Okumaya Devam et →
Tüm Yazılar
Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan
Türk astronom, matematikçi ve akademisyen Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan 14 Ağustos 1910 tarihinde İstanbul'da doğmuştur. İstanbul’da ilk ve orta öğrenimini gördükten sonra matematik ve fizik lisansı yapmak üzere Atatürk’ün ülke gençlerine sağladığı olanaklarla Fransa’ya gönderilerek 1932’de Lyon Üniversitesinde matematik lisansını tamamlamış, 1933-1934 ders yılında da Paris Üniversitesinden “Diplome d’Etudes Supérieures” isimli diplomayı almış ve Paris... Okumaya Devam et →
Georges Lemaître
Günümüzde yaygın olarak kabul gören Büyük Patlama Teorisi'ni ortaya atan katolik rahip, astronom ve kozmolog Georges Lemaître 17 Temmuz 1894 tarihinde Belçika’da dünyaya geldi. Louvain Katolik Üniversitesinde İnşaat Mühendisliği Bölümüne başlayan Lemaître Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte eğitimine ara verip topçu subayı olarak ülkesine hizmet etti. Savaşın ardından önce Cambridge Üniversitesinde ardından da MIT’de... Okumaya Devam et →
Farklı Bir Yıldız Sisteminden Gelen İkinci Ziyaretçi: 2I/Borisov Kuyrukluyıldızı
2019 yılında amatör gökbilimci Gennady Borisov tarafından ev yapımı bir teleskopla gözlemlenen, sonrasında 2I/Borisov olarak adlandırılan kuyrukluyıldızın 2017’de keşfedilen Oumuamua isimli gökcisminden sonra Güneş Sistemi'mize farklı bir yıldız sisteminden geldiği tespit edilen ikinci nesne olduğu ortaya çıktı. Güneş Sistemi'mizde bulunan çoğu kuyrukluyıldız, Kuiper Kuşağı ve çok daha uzaktaki Oort Bulutu adı verilen bölgelerde büyük kaya... Okumaya Devam et →
Venüs’ün ‘Kayıp Yaşanabilir’ Dünyasını İncelemek İçin İki Yeni Görev
NASA, Dünya’nın yakın gezegen komşusu olan Venüs’e göndermek amacıyla DAVINCI+ ve VERITAS isimli iki yeni görev belirledi. Bu yeni görevler, Venüs’ün Dünya ile pek çok benzer özelliği varken nasıl günümüzdeki hâline geldiğini anlamayı amaçlıyor. Venüs belki de iklimi ve sahip olduğu okyanus ile Güneş Sistemi’ndeki Dünya benzeri ilk yaşanabilir gezegen olabilir. Bu görevler, Şubat 2020’de... Okumaya Devam et →
“Hayatın” Anlamı ve Kaynağı – III
Hayat, Hayatım, Hayattayım…. Hayatı, bilimsel veya felsefi konulara yönelik tanımlamadan önce şunu hatırlamalıyız ki insanlar canlıyı cansızdan ayırmada çarpıcı bir bilişsel kapasiteye sahiptir. Canlıyı cansızdan ayırmada kullandığımız sözde “zihinsel ekipman[1]”, insan hayatının erken zamanlarından itibaren çalışmaya başlar. Bunun yanında, organik evrimin derinlerinden gelen etkiyle (neredeyse tüm hayvanlar avlarını ve avcıları bir şekilde tanıyabilir) gelişimimizin erken... Okumaya Devam et →
Jüpiter’de İlk Kez Ölçülen Güçlü Stratosferik Rüzgârlar
Bir gökbilim ekibi, ALMA (Atacama Büyük Milimetre/Milimetre-altı Dizisi) aracılığıyla Jüpiter’in atmosferinin orta seviyelerindeki rüzgârları ilk kez doğrudan ölçtü. Araştırmacılar, 1994’te gerçekleşen bir kuyrukluyıldız çarpışmasını inceleyerek hızı saatte 1450 kilometreye kadar çıkan güçlü fırtınaları ölçmeyi başardı. Jüpiter sahip olduğu renk bantlarıyla diğer gezegenlerden ayrılmaktadır. Gökbilimciler bu bantların hareketlerini inceleyerek atmosferin alt seviyelerindeki rüzgârlar hakkında fikir edinebiliyor.... Okumaya Devam et →
Nicolaus Copernicus
Güneş merkezli evren düşüncesini ilk kez ortaya atan bilim insanlarından biri olan Kopernik, Polonya'nın Toruń şehrinde dünyaya geldi. Aslen teoloji eğitimi almış olmasına karşın Kopernik, ekonomiden astronomiye kadar pek çok alanda çalışmalar yapmış, çok yönlü bir bilim insanıdır. Ancak günümüzde en çok ömrünün sonunda yayınladığı "De revolutionibus orbium coelestium" yani "Göksel Kürelerin Devinimi Üzerine" adlı... Okumaya Devam et →
Phobos ve Deimos’un Gizemli Kökeni
ETH Zürih ve ABD Deniz Gözlemevi araştırmacıları tarafından Mars’ın iki küçük uydusu Phobos ve Deimos’un gizemli kökenleri hakkında yeni bir teori ortaya atıldı. Ekip, veriler ve modellemeler ile iki uydunun da Mars ile birlikte oluşan ve daha sonra parçalanan bir kütleden meydana geldiği sonucuna vardı. Aslında bu iki uydu; düzensiz şekilleri, kraterli yüzeyleri ve sırasıyla... Okumaya Devam et →
Karl Schwarzschild
Karl Schwarzschild, 1873-1916 yılları arasında yaşamış Alman fizikçi ve astrofizikçidir. İlk kez 16 yaşında göksel mekanik üzerine yayımladığı iki makalesi ile adını duyurdu. Einstein'ın 1915'te yayımladığı genel görelilik alan denklemlerine ilk kesin çözümü sundu. Bu çözüm Schwarzschild koordinatları ve Schwarzschild metriği kullanılarak sabit bir kara deliğin olay ufkunun yarıçapının bir diğer deyişle Schwarzschild yarıçapının türetilmesini... Okumaya Devam et →
John Herschel
Ünlü astronom, kimyager ve matematikçi, Sör John Herschel 7 Mart 1792 günü İngiltere’nin Buckingamshire şehrinde dünyaya geldi. Babası, Uranüs gezegeni keşfiyle tanınan ünlü bilim insanı William Herschel’di. Herschel, 1809 yılında Cambridge Üniversitesine girdi. 1812 yılında Charles Babbage ve George Peacock ile birlikte, Newton’un karmaşık matematiksel gösterimini Leibniz’in daha kolay olan metoduyla değiştirmek ve bu alanda... Okumaya Devam et →
Yaşamın Kaynağı ve EXPOSE Deneyleri- II
EXPOSE biriminde yapılan deneyler yeryüzündeki laboratuvar olanaklarının yetersiz kaldığı bazı astrobiyoloji konularına açıklama getirilmesi amacıyla Uluslararası Uzay İstasyonunun dışına monte edilmiş çok kullanıcılı bir birimdir. Bu birimde yürütülen kimyasal ve biyolojik deneylerin ışığında, canlılığın nasıl oluşabileceğini anlamaya çalışmaktayız çünkü canlılığın Dünya'da tam olarak nasıl ortaya çıktığını bilmiyoruz. Dahası neyin canlı neyin cansız olduğuna karar verebileceğimiz... Okumaya Devam et →
Canlılığın Kökeni ve EXPOSE Deneyleri – I
EXPOSE, Uluslararası Uzay İstasyonu'nun dışına monte edilmiş ve astrobiyolojiye adanmış çok kullanıcılı bir birimdir. Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından uzun süreli uzay uçuşları için geliştirilmiştir. Kimyasal ve biyolojik örneklerin uzay ortamına maruz kalmasına olanak vermek ve bu süreç içerisinde sürekli olarak örnek verilerini toplamak için tasarlanmıştır. EXPOSE biriminde yapılan deneylerle, yeryüzündeki laboratuvar olanaklarının yetersiz kaldığı... Okumaya Devam et →
Evrenimizdeki Elementlerin Kökeni
"Eğer bir elmalı keki, içindeki ilk temel maddeleri yeniden elde ederek yapmak isterseniz her şeyden önce evreni yeniden icat etmeniz gerekir."Carl Sagan, 1980 Biz ve çevremizdeki tüm maddeler elementlerden, elementler ise atomlardan meydana gelir. Dolayısıyla elementlerin nasıl oluştuklarını öğrenebilmemiz için öncelikle atomların ne olduğunu anlamak ve atomların kökenine inmek gerekir. Atomlar maddenin temel birimleri ve... Okumaya Devam et →
Yörüngeler
Yörüngeler Hakkında Bildiklerimizin Tarihi Yörünge, uzayda bir nokta çevresinde periyodik olarak dönen bir cismin izlediği yol olarak tanımlanır. Bu kavram çok eski zamanlardan beri insanların gökyüzünü gözlemlerken fark ettiği bir olguydu. Çünkü gökyüzüne bakıldığında görülebilen en belirgin iki cisim olan Güneş ve Ay gün içerisinde konum değiştiriyordu. Gökyüzündeki cisimlerin hareketlerini açıklamak için İlk Çağ’da Yunan... Okumaya Devam et →
Hızlı Radyo Patlamaları: Evren Bize Mesaj Mı Gönderiyor?
Hızlı radyo patlamaları, uzayın derinliklerinden milisaniyeler içinde ortaya çıkan yüksek enerjili titreşimlerdir. Kısaca FRB (Fast Radio Bursts) olarak adlandırılır. Milisaniyeler içinde gerçekleşen bu hızlı radyo patlamalarının yaydığı enerji o kadar yüksektir ki bazıları Güneş’in yüz yıl içinde yaydığı enerjiden bile fazla enerji yayabilir. En tartışmaya açık olan yanı ise bu güçlü patlamalara neyin sebep olduğu... Okumaya Devam et →
Astroparçacık Fiziği ile Evrenin Başlangıcına Yolculuk
Evrende gerçekleşen fiziksel olayların çoğu klasik fizikle açıklanabilmektedir. Ay’a yollanacak bir roket veya bir uydunun konumlandırılması için Isaac Newton’un miras bıraktığı klasik mekanik bilgileri yeterli olmaktadır. Ancak, evrende çok büyük miktarda enerjiye, kütleye ve güçlü manyetik alanlara sahip karadelikler ve nötron yıldızları gibi gökcisimleri bulunmaktadır ve bu gökcisimlerinin doğasını anlamak için klasik fizik yeterli değildir.... Okumaya Devam et →
İlksel Karadelikler
İlksel Karadelikler Nedir? Bugüne kadar gözlemlenen tüm karadelikler yıldız kütleli karadelik, orta kütleli karadelik ve süper kütleli karadelik olmak üzere üç kategoride incelenmektedir. Bu karadeliklerden her biri ise Güneş’ten daha büyük kütleli olup Büyük Patlama’dan yüzlerce veya binlerce yıl sonra oluşmuş ve evrenle beraber gelişip evrimleşmişlerdir. Ancak astronomların var olabileceğini düşündüğü ve henüz gözlemlenmemiş olan... Okumaya Devam et →
Göğün Işıltılı Sakinleri: Yıldızlar
Antik çağlardan beri gökyüzünün ışıltılı sakinleri olan yıldızların uzaklarda nasıl gizler barındırdıkları merak konusu olmuştur. Uzun yıllar boyunca çıplak gözle yapılan gözlemler 17. yüzyıldan itibaren yerini teleskoplu gözlemlere bırakmış ve o zamandan bu yana gökyüzünde sadece birer ışıklı nokta gibi görünen yıldızlar hakkındaki bilgimiz katlanarak artmıştır. Gelin şimdi yıldızlar hakkında neler biliyoruz ve bu bilgileri... Okumaya Devam et →
Tozlardan Yıldızlara, Yıldızlardan Tozlara: Nebulalar
Yıldızlararası uzay, yıldızlara ya da gezegenlere kıyasla o kadar büyüktür ki binlerce hatta yüz binlerce ışık yılı boyunca uzanır. Yıldızlararası uzay, yıldızlararası ortam dediğimiz, bolca gaz ve toz içeren bir yapıya sahiptir ve bu toz ve gazlar, astronomik ölçekte büyük alanlara yayılmıştır. Eğer uzayın karanlık ortamlarında değillerse bu toz ve gazları bir silüet olarak, parlayan... Okumaya Devam et →